Konserde salağın biri beni Eve'nin annesi olabilecek kadar yaşlı olduğumu söyledi. | Open Subtitles | أثناء العرض بعض الأغبياء قد ظنوا أنني كبيرة كفاية لأكون أم إيف |
Kızın olacakmış kadar yaşlı görünmüyorsun. | Open Subtitles | أنتي لاتبدين كبيرة كفاية لتحصلي على إبنة |
Sadece onları tab edebilecek kadar yaşlı birini bulmamız gerekecek. | Open Subtitles | علينا فقط أن نجد شخص ما كبير كفاية لتظهيره |
- Menapoz mu? ! - O kadar yaşlı değil misin? | Open Subtitles | انقطاع الطمث أنا أسف أأنت مازلت صغيره على حدوث ذلك ؟ |
Onu hatırlayacak kadar yaşlı olduğunu düşünmemiştim. | Open Subtitles | لمْ أظنّكَ مسنّاً كفاية لتذكر ذلك |
1986'da gerçekleşecek deneylerde mevcut bulunmuş olacak kadar yaşlı biri. | Open Subtitles | شخص كبير بما يكفي ليكون هناك بوقت التجربة في الثمانينات |
Anne o kadar yaşlı ki, memelerinden süt tozu çıkıyor. Sizi de onla beslemiş. | Open Subtitles | أمك كبيرة في السن حيث حليب صدرها أصبح بودرة وترضع هكذا |
Anan o kadar yaşlı ki, okula at arabalarıyla gidermiş. | Open Subtitles | والدتك عجوز لدرجة اعتادت ركوب العربة الى المدرسة |
O genç gözler o kadar yaşlı birini mi görüyor? | Open Subtitles | هل أبدوا عجوزاً جداً في عيون الشباب؟ |
Yaşlı bacaklarım yorulmaya başladı. - O kadar yaşlı değilsin, Baines. | Open Subtitles | (ـ أنت لست عجوزاً للغاية ، يا (بينز ـ لستُ شاباً كعادتي |
Momma, yardıma ihtiyacın var mı? Hayır, o kadar yaşlı değilim, Sherry. | Open Subtitles | لا، أنا لست بذلك الكبر شيري أنا لا أحتاج مساعدة |
-O kadar yaşlı değilim. | Open Subtitles | لَيسَ بهذا الكبر. |
Affedersiniz küçük hanım, tek başınıza yolculuk edecek kadar yaşlı mısınız? | Open Subtitles | اعذريني, آنستي. هل أنت كبيرة كفاية للسفر بمفردك؟ |
Oh, eski bir kocaya sahip olacak kadar yaşlı değilsin. | Open Subtitles | لست كبيرة كفاية ليكون لكِ زوج سابق |
Gün ışığında, makyajım bulaştığında annesi olacak kadar yaşlı olduğumu saklayacak hiçbir şey kalmadı. | Open Subtitles | ...في ضوء النهار، وتلوّث المكياج لم يكن هنالك شيءٌ يخفي أنني كنتُ كبيرة كفاية لأكون أمه |
Bak, Amy'nin yaşlı teyzelere benzediğini biliyorum ama ona 60'lardan bir şarkı yazılacak kadar yaşlı değil. | Open Subtitles | حسنٌ، أعرف أن (آيمي) تبدو كسيدة عجوزة، ولكنها ليست كبيرة كفاية ليكون لها أغنية من الستينات مكتوبة عنها. |
Bayan Davis annem olacak kadar yaşlı görünüyor. | Open Subtitles | تبدو ميس (دافيس ) كبيرة كفاية لتكون أمي |
Bir kapüşon ve maske takabilecek kadar yaşlı yani. | Open Subtitles | إنه كبير كفاية ليعتمر قلنسوة ويضع قناعًا. |
Babasını öldüren adamdan intikam isteyecek kadar yaşlı. | Open Subtitles | كبير كفاية ليود الثأر من قاتل أبيه. |
- O kadar yaşlı değil misin? | Open Subtitles | ؟ ! أنا أسف أأنت مازلت صغيره على حدوث ذلك ؟ |
Onu hatırlayacak kadar yaşlı olduğunu düşünmemiştim. | Open Subtitles | لمْ أظنّكَ مسنّاً كفاية لتذكر ذلك -الموت الصعب" ؟" |
Uzun zaman önce olanları başlatabilecek kadar yaşlı. | Open Subtitles | كبير بما يكفي ليكون هو من بدأ كل هذا في الماضي |
Ayrıca, annesi olabilecek kadar yaşlı olmanı kabullenmen bile çok korkunç. | Open Subtitles | والأكثر رعباً هو إعترافك بأنكِ كبيرة في السن لتصبحي أمه |
Anan o kadar yaşlı ki, okula at arabalarıyla gidermiş. | Open Subtitles | والدتك عجوز لدرجة اعتادت ركوب العربة الى المدرسة |
- O kadar yaşlı değilsin. | Open Subtitles | - لست عجوزاً جداً |
O kadar yaşlı değilsin. | Open Subtitles | لست عجوزاً للغاية |
- O kadar yaşlı değiliz. | Open Subtitles | -نحن لسنا بذلك الكبر -لكنّك مريض جدا |
Tanrım, sen o kadar yaşlı mısın? | Open Subtitles | هل أنت بهذا الكبر ؟ |