Ben öyle değilimdir. Tuhaf erkekleri eve kahve içmeye davet etmem. | Open Subtitles | أنا لست كذلك, أنا لا أدعو الغريبين لتناول القهوة, إنه فقط |
Theo onları kahve içmeye ikna etti... fakat kahvelerde uyuşturucu vardı. | Open Subtitles | و دعاهم ثيو لتناول القهوة للتفاوض فقط كانت القهوة مليئة بالكيتامين |
Ve öğretmenin karısı seni kahve içmeye davet ederse sadece bir dilim kek al Pelle, unutma. - Davet etmeyecek ki. | Open Subtitles | إن دعتك زوجة المعلم لشرب القهوة تناول قطعة كعك واحدة فقط. |
Allan ile kahve içmeye etekle gidersem bu "Seninle birlikte olmak istiyorum." anlamına mı gelir? | Open Subtitles | إن كنت سأرتدي تنورة عندما أذهب لشرب القهوة مع آلان هل هذا يعني أني أريد أن آتي معك؟ |
Kendi işime bakıyordum, sadece işimle ilgileniyordum taa ki beni bir kahve içmeye çağırana kadar. | Open Subtitles | كنت أهتمّ بشؤوني وأقوم بعملي ودعاني إلى مكتبه لاحتساء القهوة وتناول الحلوى |
- Hiç. Stüdyo bloğunda Cher'e rastladık. Bizi kahve içmeye davet etti. | Open Subtitles | إلتقينا شير فى الإستوديو وهي دعتنا للقهوة |
Seni kahve içmeye götüreceğim. Ne var bunda? | Open Subtitles | سأصحبكِ لإحتساء القهوة و أشرح الوضع لكِ، ما الأمر في ذلك؟ |
Veya birine yol soracak olursanız, sizi büyük ihtimal kahve içmeye evlerine davet ederler. | TED | أو، عندما تسألون أحدهم عن الإتجاهات، فإنهم غالبًا ما يدعوكم إلى المنزل لتناول القهوة. |
kahve içmeye gitmişti. Ve, o anda, hayatım mahvoldu. | Open Subtitles | ذهب لتناول القهوة وفي تلك اللحظة أفسد حياتي |
Daha sonra kahve içmeye gittik. Gece şeye kadar da devam ettik... | Open Subtitles | خَرجنَا لتناول القهوة بعد ذلك وتأريخنا دامَ حتى، حَسناً، |
kahve içmeye gittiğimi söyledim. Benimle gelmeye karar verdi. | Open Subtitles | لقد أخبرتها أننى ذاهبة لتناول القهوة و هى قررت مطاردتى |
Ortadan çıkıp da seni kahve içmeye nasıl çıkardı sanıyorsun? | Open Subtitles | كيف تعتقدين بأنه اصطحبك لشرب القهوة فجأة ؟ |
Şu anda hiç bir hoş erkekle kahve içmeye çıkamam, çıkabilir miyim? | Open Subtitles | لا يمكنني الذهاب برفقة أي فتى لطيف لشرب القهوة |
Bir fincan kahve içmeye çıktığımızda en azından beni duyabileceğin mesafede kalmanı istemem çok mu? | Open Subtitles | أمن الكثير أن أطلب أن تبقى مستمعاً إليّ عندما نكون في الخارج لاحتساء القهوة.. |
Violet bu akşam Allan ile kahve içmeye gidecek. | Open Subtitles | فايوليت ستذهب لاحتساء القهوة مع آلان اليوم |
Kendini kahve içmeye davet ettir. Bütün masalı anlat. | Open Subtitles | حاول أن تكسب دعوة للقهوة و أخبرها بالحكاية كاملة |
Yani, eğer sana kahve içmeye gelmezsem, ikiniz yürürken, gülümsemezsem, lütfen bil ki seni hala seviyorum. | Open Subtitles | لذا، إن لم آتي إلى منزلكِ .. لإحتساء القهوة .. إن لم أبتسم عندما تمرّان بجواري أرجوكِ، يجب أن تعرفي أن لازلت أحبكِ |
Kızı kahve içmeye götürdüm ama o benden kaçmak için tuvalet camından gitmiş. | Open Subtitles | لقد دعوتها من اجل تناول القهوة و تسللت من نافذة الحمام لتهرب منى |
Evet. Bir fincan kahve içmeye, ama okuyabilirsin. | Open Subtitles | نعم,لأتناول كوب من القهوة ولكن لا عليك إقرأه |
kahve içmeye çıkmak falan ister misin? | Open Subtitles | ما رأيك أن نذهب من أجل شرب القهوة أو شيء ما ؟ |
Ayrılmak istediğimi söylemek için onu kahve içmeye çağırdım. | Open Subtitles | سَألتُها هنا للقهوةِ. أنا كُنْتُ سأُخبرُها - بأنّنا لا نَستطيعُ الرُؤية بعضهم البعض. |
Kayla, kahve içmeye gel dedi. kahve içmeye. | Open Subtitles | " تعالي لنحتسي القهوة" " تعالي لنحتسي القهوة" |
Baban ararsa onu kahve içmeye çağırır anlaşabilecek miyiz bir bakarım. | Open Subtitles | إذا إتصل والدكِ سأدعوهُ على القهوة وسنرى إذا لم يكن بإمكاننا أن نلعبَ بلطفٍ |
Onları kahve içmeye davet ettim. Bu konuda konuşup-- | Open Subtitles | لقد دعوتهم من أجل قهوة للتحدث عن |
Sonra da laf lafı açtı sonunda ise kahve içmeye gittik. | Open Subtitles | ومن شئ الى اخر وتناولنا القهوة معاً |
kahve içmeye gitmiş ve bir daha dönmemiş. | Open Subtitles | هو وشريكه كانوا في مهمة دعم ذهب لشرب القهوه ولم يعد بعدها |
Bir fincan kahve içmeye gidip, açıklama yapmamı ve özür dilememi düşünebilir misin? | Open Subtitles | أيمكننا الحصول علي فنجان من القهوة لأشرح وأعتذر؟ |