Ormanda uyanmadan önce eski Fell kilisesinin kalıntılarının olduğu yerdeydim. | Open Subtitles | ثم ينتهي بي الأمر مع بقايا أنقاضلكنيسة،و أستيقظلأجد نفسي بالأحراج. |
Mezozoik Mastodon'un kalıntılarını bulduklarında Paleozoik amfibi kalıntılarının onun çenesinde olduğunu keşfettiler. | Open Subtitles | عندما اكتشفوا بقايا فيل في العصر القديم وجدوا مابدا بقايا حيوان في فكه |
Araştırmacılar içinde insan kalıntılarının bulunduğu sandığı... | Open Subtitles | استخرج المحققون صندوق خشبي يحتوي على ما يشبه بقايا بشرية |
cenaze törenleri düzenlediler. On yıl sonra Denver Müzesi ve yerli çalışma arkadaşları, koleksiyondaki insan kalıntılarının neredeyse hepsini yeniden gömmüştü. | TED | وبعد عشر سنوات، متحف دفنر وشركائنا الأصليين قاموا تقريبا بإعادة دفن كل البقايا البشرية في المجموعة. |
Ayrıca şantiyede bulduğumuz insan kalıntılarının kimliğini bulmayı umuyorum. | Open Subtitles | شكراً لك وبدأت أيضاً أساعد في عملية تحديد هوية لبقايا بشرية أكتشفت في موقع إنشاء |
Angela iskelet kalıntılarının vücut tiplerini tanıması için bir program yazdı. | Open Subtitles | قامت أنجيلا بتصميم برنامج تعريف حسب الكتلة لتطبيق نماذج الاجسام على بقايا الهيكل العظمي |
Bomba kalıntılarının laboratuar sonuçlarını aldım. | Open Subtitles | أجل ، لقد حصلت للتوّ على نتائج المختبر من بقايا المسحوق على القنابل |
- Kirk'ün kalıntılarının nerede olduğundan da emin değiliz. | Open Subtitles | و نحن لسنا متأكدين حتى من مكان وجود بقايا كيرك |
Evet, annenizin kalıntılarının etrafındaki toprak örneklerinden. | Open Subtitles | نعم, كان هذا في عينات التربة إلى جانب بقايا امك |
Cinsel suç işlemişsin. Genç kızların kalıntılarının bulunduğu iki yerde de bulunuyordun. | Open Subtitles | مرتكب جرائم جنسية ، حيث كان موجود في مكانين وجدت بها بقايا الفتيات الشابّات |
Uçakta nakledilen altı tane tabut var. Ceset kalıntılarının sadece üç tanesi Flores'in öldüğü saldırıdan. | Open Subtitles | ست صناديق نقل كانت محملة داخل تلك الطائرة فقط 3 منهم كان بها بقايا |
Hemen önümüzde 1998'den kalma, sığ mezarlarda 30'dan fazla insanın kalıntılarının bulunduğu bir yer var. | Open Subtitles | وعندما نتقدم إلي الأمام قليلًا ثمة مكان منذ عام 1998 تم العثور به علي بقايا أكثر من 30 شخص قد قتل به في قبورٍ ضاحلة |
Bazı kabileler akrabalarının kalıntılarının. ...olduğu yere evler yapıyorlar. | Open Subtitles | يشبه كثيرا بعض القبائل التي تبني منازلها من بقايا أقربائهم. |
Sana bütün detayları veririm bütün kurbanların kalıntılarının bütün olay mahallerinin, her şeyin. | Open Subtitles | بكل التفاصيل عن بقايا كل الضحايا عن كل مسرح جريمة كل شيء |
FBI banliyölerdeki bir alışveriş merkezinin arkasındaki insan kalıntılarının araştırmasına dahil oldu? | Open Subtitles | لماذا " قسم العمليات الفدرالية " متورط في البحث عن بقايا بشرية خلف مركزٍ للتسوق في الضواحي؟ |
Vietnam'daki savaş mahkumları kalıntılarının teşhis edilmesi? | Open Subtitles | مؤتمر التعرف على بقايا سجناء الحرب في "فيتنام"؟ |
Çünkü burası tüm Dünyadaki en eski insan kalıntılarının keşfedildiği yer. | Open Subtitles | هنا أقدم بقايا بشرية اكتشفت حول العالم |
Ta ki kendimi sönmüş olan kamp ateşimizin kalıntılarının yanında bulana kadar. İki gün geçmiş aradan. | Open Subtitles | حتى وجدت نفسي واقفاً بجوار البقايا الباردة لمخيمنا بعد يومين. |
Yine de, zavallı küçük Lola'nın geride kalmış kömürleşmiş kalıntılarının yanında bir kaç fotoğraf bulacaklarını bana kuşlar söyledi. | Open Subtitles | بالرغم ان شيء ما يقول لي انهم سيعثرون على بعض تلك الصور تستلقي الى جانب البقايا المتفحمة |
Arkeologlar, buldukları genç kadına ait fosil kalıntılarının, Mitokondriyal Havva*'ya ait olabileceğine inanıyorlar. | Open Subtitles | البقايا المُتحرجة لفتاة صغيرة قد تكون بالواقع حواء الآم الأصلية |
Yetkililer, Oceanic 815'in denizdeki kalıntılarının dramatik görüntülerini basına dağıttı. | Open Subtitles | "أطلقت السلطات شريطاً مصوّراً مثيراً لبقايا رحلة (أوشيانك) 815 الغارقة" |
Ve senin diğer oğlun oradaki büyük evin kalıntılarının arasında yatıyor. | Open Subtitles | ابنك الأخر، سيدتي يكمن هناك، بين أنقاض هذا البيت الكبير. |