kalabalıklar onu karşılamaya geliyor, yüksek mevkiideki din adamları, onu öven söylevler veriyor. | Open Subtitles | لقد خرجت الحشود لتهتف له كما قام الرجال البارزين بإلقاء الخطب والثناء عليه |
- Seni kalabalıklar için taşıyordum ve konuşmaları dinliyordum ve bir gün bir şeyler dank etti ve katılmam gerekti. | Open Subtitles | كُنتُ أخرجكَ في الحشود و أستمعُ للخطابات. ثمَ في يومٍ ما |
Kampanya ve kalabalıklar ve kişisel kararlarımızdaki toplum baskısı. | Open Subtitles | الحملة الانتخابية و الحشود و وجهة نظر العامة حيال أرائنا |
Öyle kalabalıklar ki gelmiş geçmiş en büyük sürü unvanını alacağa benziyorlar. | Open Subtitles | إنها تصبح سريعاً إحدى أضخم حشود المفترسين في أي مكان على الكوكب |
Alay etmeden kalabalıklar ve erkekler sıralarını alabilmek için para ödeyeceklerdi. | Open Subtitles | سيتم السخرية منها أمام حشود كبيرة والرجال ستدفع لأخذ دورهم عليها |
1066 yılından beri ilk kez Fransız olan bir kralın taç giyme töreni için... kalabalıklar toplanırken, | Open Subtitles | وقد احتشدت الجموع هنا لتتويج اول ملك فرنسي منذ عام 1066 |
Çünkü yol boyunca kutlamalar, ziyafetler ve ihtişamını görmeye gelecek olan kalabalıklar olacak. | Open Subtitles | سوف يكون هناك عدد كبير من المناسبات والولائم على طول الطريق وحشود كبيرة ستأتي لرؤية روعتك |
Bunu totaliter, karanlık bir propaganda, konuşmacılar, şarkılar ve marşlar söyleyen kalabalıklar olarak düşünürseniz, aklımıza hemen Hitler gelir. | Open Subtitles | كنت أعتقد أنها شيء الدعاية الشمولية، شادي جدا، مكبرات الصوت، مرددين هتافات الحشود وكل ذلك، ونعتقد هتلر. |
Tezahürat, kalabalıklar. Kahrolası menajerler. | Open Subtitles | تملك الهتاف ، الحشود الكهنة ، رجال مثلي |
Alışılmamış kalabalıklar, Şimdi sıcak insanlar | Open Subtitles | الحشود الغريبة اناس دافئون الآن |
Bu kalabalıklar için çok uzun bir yol demek. | Open Subtitles | وهذا طريق طويل ليُمشى بين الحشود. |
kalabalıklar ona geliyor. | Open Subtitles | عزيزتي الحشود كانت مجنونة |
#Beni kalabalıklar arasına terk etme..# | Open Subtitles | لا تتركيني وحيداً وسط الحشود |
kalabalıklar, asansörler, yangınlar. Tavşanlar, tüneller, köprüler. | Open Subtitles | الحشود , المصاعد , النار |
Tarihte geriye daha büyük bir atlayış yaparsak umumi kafa kesimleri ve idamlar varolduğu sürece, onları izlemeye gelen kalabalıklar olduğunu görürüz. | TED | ولكن إذا نظرنا إلى الماضي، سنرى أنه لطالما وُجد الإعدام القضائي في العلن وقطع الرؤوس، وكانت حشود تتجمع لرؤيتهم. |
Kinşasa'daki boks ringinden Afrika gecesinde dönerken yollarda kalabalıklar yağan yağmurun altında duruyorlardı. | Open Subtitles | وركب عدنا خلال الليل الأفريقي من حلبة الملاكمة في كينشاسا وكانت هناك حشود على الطرق يقف تحت المطر |
Potansiyel toksit kirli kalabalıklar, | Open Subtitles | كما أنه من المحتمل أن السموم تسببت في حشود الأفراد |
Tünel rüzgarları, kalabalıklar, yüksek ölüm oranı. | Open Subtitles | رياح قوية في النفق حشود كبيرة نسبة موت عالية |
*Cumartesi saat 9:00 * * hep sıradan kalabalıklar * * yaşlı bir adam var * * yanımda oturan * * toniği ve ciniyle sevişiyor * * bize bir şarkı söylüyor * * sen, piyano adamısın * * bize bir şarkı söylüyor bu akşam * | Open Subtitles | "إنها التاسعة بعشية يوم السبت" "والحشود قد احتشدت" "وهنالك رجلٌ عجوز يجلس بجانبي" |
Toplanan kalabalıklar arabamın önünü kesti. | Open Subtitles | الجموع احتشدت والعربة تعطلت |
Herkes geri çekilsin. Çok kalabalıklar. | Open Subtitles | على الجميع التراجع هناك عدد كبير جداً منها |
Çok kalabalıklar. | Open Subtitles | هناك عدد كبير جدا منهم. |