Her şey bittikten sonra bize kalan tek şey, bu eski ev oldu. | Open Subtitles | لذا، بعد نفاذ المال كان كل ما تبقى هو هذا البيتِ العائلى القديم |
Şu taş duvarlar, yangından sonra evin ilk halinden kalan tek şey. | Open Subtitles | هذا الجدران الحجرية هنا كل ما تبقى من المنزل الأصلي بعد الحريق |
Şimdi kalan tek şey planlarını açığa vurabilecek kalan delilleri yok etmekti. | Open Subtitles | الان كل ما تبقى فعله هو تدمير اي دليل قد يكشف خطته |
Onları alıp gittiklerinde köyümden geriye kalan tek şey küller olmuştu. | Open Subtitles | بمجرد أن غادر معهم، كان الشيء الوحيد المتبقي من قريتي الرماد. |
Burası onlardan bana kalan tek şey ve bunu kaybedemem | Open Subtitles | ذلك المرأب الشيء الوحيد الذي تبقى لي منهم , وإذا خسرته 000 |
geriye kalan tek şey kollajen dokusundan ibaret olan iskelet yapısıdır ve bu kollajen vücutlarımızda vardır, ve vücut tarafından yabancı sayılıp reddedilmez. | TED | كل ما تبقى لدينا هو هيكل الكبد كله مكون من الكولاجين وهي خامة لن ترفضها أجسامنا. |
- Evet, biliyorum ama elimizde kalan tek şey bu. - Sen şaka yapmıyorsun. | Open Subtitles | آجل أعرف , لكن هذا كل ما تبقى لنا أنت لا تمزح |
Hayatta bana kalan tek şey senin iş başvurunda değil .silahımda Oh, silahlara alışkın değilsin. | Open Subtitles | كل ما تبقى من حياتي .ليسما هو علىالنموذج. .. إنهمسدسي. |
On sekiz ay sonra bu balinaya döndüğümüzde geriye kalan tek şey mükemmel bir iskeletti. | Open Subtitles | بعد 18 شهرا عندما عدنا لهذا الحوت كان كل ما تبقى منه هو قوائم عارية تم تجريدها بالكامل |
Geriye kalan tek şey yüce ve kudretli tanrının ellerinde ölmek için yanıp tutuşma hissi. | Open Subtitles | ذلك كل ما تبقى من هذه الرغبة الشديدة في الموت على يدّ إلهك العظيم والقوي |
Bu ev, bizi hayata bağlayan, elimizde kalan tek şey. | Open Subtitles | هذه الشقة هي كل ما تبقى لدينا هي ما يبقينا متماسكين |
Bu ev, bizi hayata bağlayan, elimizde kalan tek şey. | Open Subtitles | هذه الشقة هي كل ما تبقى لدينا هي ما يبقينا متماسكين |
Annemi, Ateş Ulusu saldırısında kaybettik. Bu kolye bana ondan kalan tek şey. | Open Subtitles | لقد فقدت أمي في غارة لأمة النار وهذه القلادة هي كل ما تبقى منها |
Ve şimdi, geriye kalan tek şey herkes hediyesini alsın! | Open Subtitles | آمين والآن الشيء الوحيد المتبقي هو إعادة الهدايا |
Devam etmek için geriye kalan tek şey tüm bunlara sebep olan şeyi öğrenmek. | Open Subtitles | إنهُ الشيء الوحيد المتبقي لي لإكماله أن أكتشف ما يُسبب هذا كله |
Bazen kalan tek şey kollarını son bir kez birbirine dolamak ve oluruna bırakmaktır. | Open Subtitles | أحيانا الشيء الوحيد الذي تبقى لنا فعله هو أن نحضن بعضنا لآخر مرة ومن ثم ندعه يذهب |
O daire bana O'ndan kalan tek şey gibi geliyordu. | Open Subtitles | أشعر بأنّ تلك الشقّة هي كلّ ما تبقّى لي منه |
Bu sahte küçük kasaba geriye kalan tek şey. | Open Subtitles | كلّ ماتبقى هو هذه البلّده الصغيره المزيّفه. |
Çocuklar elimde kalan tek şey ve onları asla satmayacağım. | Open Subtitles | الأطفال هم كل ما بقي لي. وأنا لن أبيعهم، ولا حتّى للرهن العقاري |
Jerry öldükten sonra bana kalan tek şey ödenmemiş faturalardı. | Open Subtitles | بعت موت جيري كل ما تبقي لي هو فواتير يجب دفعها |
O günden elimde kalan tek şey bu karikatür. | Open Subtitles | و كل ما تبقّى لدي رسم كاريكاتوري لذلك اليوم |
Elimizde kalan tek şey, kimliği belirsiz bir katil yani. | Open Subtitles | إذن كل ما لدينا هو قاتل لا نستطيع التعرف عليه |
O ev onlardan bana kalan tek şey. | Open Subtitles | ذلكَ المنزل هو كُل ما تبقى لي منهم |
Geriye kalan tek şey elimden gelenin en iyisini yaparak seyircimle hakiki bir ilişki kurmak. | TED | لذلك ما تبقى لي هو أن أقوم بأفضل ما لدي لإجراء اتصال حقيقي مع جمهوري. |
Benim eski eşimden kalan tek şey oğlum ve ülser. | Open Subtitles | كل ماتبقى لي من طليقي هو ابني و القرحة المعدية |
elimde kalan tek şey... elimde kalan tek şey... | Open Subtitles | كل ما تبقَ لدي كل ما تبقَ لدي هو |
Eşinizden kalan tek şey olduğunu söylemiştiniz. | Open Subtitles | قلت أنه كان كل ما تركت زوجتك لك |
kalan tek şey içgüdülerim. | Open Subtitles | لا املك إلا موهبتي اذافقدتها.. |