Ve izleyicinin sana duyduğu sevgi kalbindeki boşluğu neredeyse doldurdu. | Open Subtitles | والحب الذي حصلت عليه من الجمهور ملأ تقريباً فراغ قلبك |
Sen de şimdi kalbindeki boşluğu doldurmak için ondan yiyorsun. | Open Subtitles | و الآن أنت تتناولي واحدة كي تملئِ ثقب في قلبك |
kalbindeki derin düşünceleri biliyorum Tekrar bir pop star olmak istiyorsun. | Open Subtitles | تعرف هذا العميق لأسفل في قلبك تريد أن يكون المعبود البوب مرة أخرى. |
Güneşin kalbindeki gece ve fırtına gibiydi. Geçmişten gelen, sonsuza giden biri. | Open Subtitles | كان مثل الليل والعاصفة في قلب الشمس إنه عريق ولا نهاية له |
İnsanın kalbindeki ölüm korkusunu yok edersen bir gün bile yaşayamaz. | Open Subtitles | أبعد الخوف من الموت من قلب الرجال و لن يصمدو ليوم |
kalbindeki sistem sorun çıkartmayacak çünkü kalbi atmaya devam edecek. | Open Subtitles | القطعة التي في قلبه، لن تُفعّل لأن قلبه سيواصل النبض |
kalbindeki habis tümörleri aldırmak için son sekiz yılda üç kez buraya gelmiş. | Open Subtitles | اتت الى هنا 3 مرات خلال 8 سنوات لازالة ورم خبيث من قلبها |
Karnındaki sancı kalbindeki sızı geçip gidecek. | Open Subtitles | هذا الألم الذى بأحشائك ، هذا الألم بقلبك سيختفى |
Yaran, bir zamanlar Charlie'nin doldurduğu ama şimdi boş olan kalbindeki bir yerden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | ألمك كان بسبب مكان خال في قلبك كان فيه تشارلي من قبل |
Buraya ruhunun soğukluğunu almak ve kalbindeki ağırlığı atmak için geldin. | Open Subtitles | تعال هنا لتزيل القشعريرة عن روحك والثقل عن قلبك |
Buraya ruhundaki soğukluğu ve kalbindeki ağırlığı hafifletmek için gel. | Open Subtitles | تعال هنا لتزيل القشعريرة عن روحك والثقل عن قلبك |
Belki de tek aradığın ölümdür. kalbindeki acı bunun için yalvarıyor. | Open Subtitles | ربما ما تبحث عنه هو الموت الألم الذي سيألم قلبك |
kalbindeki ve akciğerlerindeki kitleler eğer sarkoid ise vücudun bu maddeyi kabul edecek ve kolunda bir reaksiyon olduğunu gözlemleyeceğiz. | Open Subtitles | إن كان النمو برئتيك و قلبك أوراماً سيتعرف قلبك على هذه المادة و سنرى رد فعل على ذراعك |
Galaksimizin kalbindeki kara delikleri görüyoruz, Samanyolunda ve evrenin başka yerlerinde, zamanın kendisinin durduğu yerler. | TED | نرى الثقوب السوداء في قلب مجرتنا، في درب التبانة و في أماكن أخرى من الكون، حيث يبدو أن الزمن ذاته يتوقف. |
Para, politik problemin kalbindeki fırsatçılar tarafından ele geçirilir. | TED | سيحصل عليه المحتالين الذين هم قلب المشكلة السياسية |
Bu aykırılar, ekonominin kalbindeki devasa yalanı gördüler ve bunu hiçbirimizin aklına bile gelmeyecek bir yöntem ile yaptılar. | Open Subtitles | هؤلاء الدخلاء رأوا الكذبة الضخمة في قلب الاقتصاد ورأوها بفعل شيء بقية اللعناء لم يفكروا ابدا في فعله |
Hiç bir kimsenin, kalbindeki nefreti sökene kadar cezalandırılmaya uygun olmadı anlayışıyla yani. | Open Subtitles | لأنه لا يوجد رجل على وجه الارض يمكن ان يكون عادلا في حكمه حتى يلغي الحقد من قلبه |
Tek istediği kalbindeki bu delik yüzünden uzanıp yatmaktı. | Open Subtitles | و قال أنه لم يتمكن من النوم بل كان يطير هناك بسبب ذلك الثقب في قلبه |
kalbindeki ritim bozukluğunu görüntülemek için onu ağır yatıştırıcılarla uyutuyorlar. | Open Subtitles | إنهم يبقونها تحت تخدير عالي لمتابعة نبضات قلبها الغير منتظمه |
Çocukların kalbindeki delikler bunu kullanarak kapatılabilir. | TED | يمكن استخدامه لإغلاق تلك الثقوب في قلوب الأطفال. |
Ancak âşk, sonra da para bir çingenenin kalbindeki en önemli şeylerdir. | Open Subtitles | ولكن الحب بعد المال هو ما يؤثر بقلب غجري |
Tanrı'ya kalbindeki öfkeyi bertaraf etmesi için dua etmelisin. | Open Subtitles | عليكِ أن تُصلّي للربّ ليُنجيكِ و قلبكِ من الإنتقام. |
kalbindeki elektriksel yolları haritalamak için çalışmayanı bulana kadar, her seferinde birinden elektrik geçireceğiz. | Open Subtitles | لتحديد المجاري الكهربية بقلبها نرسل كهرباء بكل مجرى على حدة حتى يسقط أحدهم |