Ve hiçbir yerde eğitim sisteminin kalitesi öğretmenlerin kalitesini geçmiyor. | TED | ولا يوجد نظام تعلو فيه جودة التعليم عن جودة مدرسيه. |
Bu implant, müziğin o sıcaklık veren kalitesini iletmez. | TED | لا تقوم القوقعة المرزوعة بنقل جودة الموسيقة التي توفر أشياء من قبيل الدفء. |
Yaşadığımız hayatın kalitesini belirleyen budur -- zengin ya da fakir, ünlü ya da tanınmamış, sağlıklı ya da acı çekiyor olmamız değil. | TED | ان هذه الطريقة تحدد نوعية و جودة الحياة التي نعيشها ليس ان كنا اغنياء او فقراء مشهورين او مجهولين أصحاء أو مرضى |
Bu insanlara kibarlık için değil, kalplerinin kalitesini yargılamak için takıyorum. | Open Subtitles | لا أرتديه كمجاملة لهؤلاء الناس ولكن لأني أحكم على نوعية قلوبهم |
İnsanlaştırılmış teknolojiyle uykumuzun kalitesini ölçebiliriz. | TED | بالتكنولوجيا البشرية يمكننا مراقبة جودة دورات نومك. |
Benim söylemeye çalıştığım yerel iş gücümüzün kalitesini arttırıyoruz ve böylece ekonomik kalkınmayı arttırmış oluyoruz. | TED | إذا الحجة التي أتيت بها ، هي أننا نزيد جودة قوتنا العاملة المحلية ومما يزيد من التنمية الاقتصادية. |
Örneğin bu test platformu, siber suçlulara virüslerini dünyaya yaymadan önce onlara eserlerinin kalitesini test etme imkanı sunuyor. | TED | كـمنصة الإختبار التي تتيح لمجرمي الإنترنت إختبار جودة الفيروسات التي يقومون بإختراعها قبل أن يقوموا بنشرها للعالم. |
Egzersizin kalitesini de beraberinde artırabilir mi? | TED | هل استطاعت الخطة أن تحسِّن جودة التمرين أيضًا؟ |
Kömür tüketimindeki bu azalma tüm ülke çapında hava kalitesini iyileştirmede doğrudan etki ediyor, mavi kısımlarda gösterdiğim gibi. | TED | وذلك الانخفاض في استهلاك الفحم يقود التحسن في جودة الهواء عبر البلاد، كما يوضحه اللون الأزرق هنا. |
Sağlık hizmetinin kalitesini ona ulaşma hızımızla ölçmeye başladık. | TED | ونبدأ في تقييم مدى جودة الرعاية الطبية من خلال سرعة إمكانية الوصول إليها. |
Bu benim grup icindeki gorevim: aciklik ve ozgurluk prensiplerimizin icerigin kalitesini etkilemesini engellemek. | TED | هذا هو دوري في المجتمع: لأقول أننا لن نسمح لانفتاحنا وحريتنا أن تقلل من جودة المحتويات. |
Düzenlilik bu işin sırrı ve uykunuzu düzene sokarak uykunuzun hem miktarını hem de kalitesini artıracak. | TED | الانتظام ممتاز. وسيوجه نومك وسيحسن من كمية جودة ذلك النوم. |
Aslında doğal bir biçimde su kalitesini iyileştiriyorlar, deniz suyunda besinlerden ve güneş ışığından beslenerek suyu filtreliyorlar. | TED | في الحقيقة، إنها تحسّن من جودة المياه بشكل طبيعي، حيث تقوم بتنقيتها أثناء تزودها بأشعة الشمس والغذاء في البحر. |
Bu grafik dört faktörün eğitim kalitesini nasıl etkilediğini gösteriyor. | TED | هذا الرسم البياني يناقش أربعة عوامل مختلفة. ويبين مدى أثرها في جودة التعليم. |
Dogru anda yapılan ufacık bir yatırım, ilişkilerinizin kalitesini radikal bir şekilde değiştirebilir ve hayat kalitenizi yükseltebilir. | TED | مع أصغر توظيف في الأماكن الصحيحة , يمكنك إجراء تحويل جذري في نوعية علاقاتك ونوعية حياتك. |
Yani, vermek istediğim mesaj şu, yaşam kalitesini korumak işin neresinde? | TED | أعني، إحدى الرسائل التي أود أن أبعثها هي، ماذا عن الدفاع عن نوعية الحياة؟ |
Dünya vatandaşları eylemlerinin etkisini, kalitesini ve sıklığını arttırarak dünyanın her köşesine kaydolacaklar. | TED | سينضم إلينا المواطنين العالمين من تحت كل حجر في بقاع الأرض مما سيزيد التواتر و الجودة وأثر عملهم. |
ve bu dokuma kalitesini arttırabilir | Open Subtitles | التي يمكنها انتاج خيوط بالجودة. |
Doğru da olacak, çünkü içindeki ürünün kalitesini vaat edecek. | Open Subtitles | و سيكون حقيقياً ، لأنه سيعد بجودة المنتج الذي بداخله |
Ancak... maskaralıklarının yaşam kalitesini.. | Open Subtitles | على أى حال عندى أيضاً مصادر والذي أخبرني بان أسلوبك |
İğrenç kokan restoranda yemek kalitesini artırmaya çalışmakla aynı şey. | TED | هذا يشبه محاولة تحسين الطعام في مطعم له رائحة كريهة |