Marcin gezmeyi sever, burada uzun süre kalmayacaktır. | Open Subtitles | مارسين .. يحب السفر ، أخشى انه لن يبقى في البيت طويلا |
Müzik kutusu bende olduğu sürece uzak kalmayacaktır. | Open Subtitles | لن يبقى بعيدا طالما معي الصندوق الموسيقي |
Onu görenlerin hiçbiri sağ kalmayacaktır." | Open Subtitles | "إذا أنه لن يبقى على قيد الحياة، أي شخص قد رآها." |
Beni götürdüklerinde Marwan hâlâ binadaydı fakat orada fazla uzun kalmayacaktır. | Open Subtitles | مروان) كان في المبنى عندما قاموا بنقلي، ولكنه لن يبقى هناك كثيراً) |
Dışarıda çok fazla kalmayacaktır. | Open Subtitles | لن يبقى بالخارج كثيرًا |
Kaçak teröriste gelince Samaritan Detroit'te bir adreste buldu ancak orada fazla uzun kalmayacaktır. | Open Subtitles | فيما يتعلق بالإرهابي المفقود، تمكّن (السامري) من تعقبه إلى عنوان في (ديترويت)، وإنّما لن يبقى هُناك لوقتٍ طويل. |
Theoden Edoras'ta kalmayacaktır. | Open Subtitles | (ثيودين) لن يبقى فى "إيدوراس" |