Aslında burası gibi birkaç yerde opal, o denizin çok daha net kanıtlarını saklamıştır. | Open Subtitles | لكن حقيقة ، هنا بالأسفل ، في عدة أماكن الأوبال المحفوظ ليس دليلا واضحا لوجود البحر هنا |
Mars'ta hayat olduğunun hala kanıtlarını sunuyor olabililir çünkü bu kaya manyetik. | Open Subtitles | مازالت تقدم دليلا" عن الحياة في المريخ ولأن الصخر ممغنط |
Hatta Gabe'in karşı tarafın kanıtlarını almasını bile sağladı. | Open Subtitles | إنّها حتّى جعلت (غايب) يتتبع لها دليلا من الجانب المقابل |
İnsan bilimciler 170 toplumda romantik aşkın kanıtlarını buldular. | TED | علماء الانثروبولوجيا وجدوا أدلة على الحب الرومانسي في 170 مجتمع. |
Ve jeologlarlar kıtlığı açıklayan yaklaşık 20 yıl süren global soğumanın kanıtlarını buldular. | TED | وقد وجد الجيولوجيون أدلة على برودة عالمية دامت قرابة 20 عام والتي يمكن أن تفسر المجاعة |
Ayrıca bazı 12. yüzyıl Amerikan Yerlisi alanlarında da yamyamlığın kanıtlarını gördüm-- bu yüzden bu kadar büyütülcek bir şey değil. | Open Subtitles | لقد رأيت أيضاً أدلة على آكلة لجوم البشر في بعض المواقع التي تعود للقرن 12 في مواقع أمريكية قومية إنه ليس أمراً مهماً |
Yani cinayetlerinin kanıtlarını bulmalıyız. | Open Subtitles | أجل، وهذا يعني أن علينا الحصول على أدلة على جرائمهما. |
Ateş, önceki kurbanlardaki çamaşır suyu kanıtlarını temizlemiş olabilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن أن يكون الحريق دمر أدلة على التبييض في الضحايا السابقين؟ |