Kök hücre tedavisi bile hiçbir şeyi kanıtlayamadı. | Open Subtitles | حتى أن بحث الخلايا الجذعية لم يثبت أى شئ |
Gerek kalmadı. Savcılık savını kanıtlayamadı. | Open Subtitles | لم أحتج لذلك المدعي العام لم يثبت أحقية دعواه |
Eyalet, davasını kanıtlayamadı. Müvekkil davada tanıklık yapmadı. | Open Subtitles | الولاية لم تُثبت قضيّتها ... موكّلك لا يأخذ موقفاً، لِفترة |
Eyalet, davasını kanıtlayamadı. | Open Subtitles | الولاية لم تُثبت قضيّتها |
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı: | Open Subtitles | أدين مذنبا، والذي لم يستطيع (ريتشارد كيمبل) أن يثبته هو أنه قبل لحظات من إكتشاف جثة زوجته. |
Suçlu bulunan Richard Kimble, şunu kanıtlayamadı: | Open Subtitles | أدين مذنبا، والذي لم يستطيع (ريتشارد كيمبل) أن يثبته |
İddia makamı hiçbir şeyi kanıtlayamadı, efendim. | Open Subtitles | الادعاء لم يثبت اي شئ يا حضرة القاضي |
Hiç kanıtlayamadı değil mi? | Open Subtitles | لكنّه لم يثبت ذلك أبداً، صحيح؟ |
(Gülüşmeler) "Jonah Lehrer, utanç duyma yeteneği olduğunu kanıtlayamadı." | TED | (ضحك) وأيضا " لم يثبت لنا جونا ليرر أنه يشعر بالعار." |
Kimse bunu kanıtlayamadı. | Open Subtitles | لم يثبت أحد هذا الأمر |
Sayın Yargıç, Bay Higgs hâlâ müvekkilimin Bitcoini icat ettiğini kanıtlayamadı. | Open Subtitles | حضرة القاضي, السيد (هيغز) لا يزال لم يثبت أن موكلي إخترع (بيتكوين) |
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı: | Open Subtitles | أدين مذنبا، والذي لم يستطيع (ريتشارد كيمبل) أن يثبته |