Şimdi, bu yaşam türünün, biyolojik kanıtın içinde olabilecek sorunun bu organizmanın içinde yaşayan virüsle üç yıl önceki kaçırılmamda maruz kaldığım vücudumda yayılan kanserle bağlantısının cevabını anlamaya başladım. | Open Subtitles | بدأت أدرك الآن أن جواب هذا السؤال.. ربما موجود بخلال صورة الحياة نفسها. إثبات بيولوجي لعلاقتها بالسرطان الذي يغزو جسمي, |
Geniş çaplı tahmin milyonun altında, kanserle sonuçlanması ve sakat doğum, hesabın dışında. | Open Subtitles | ثم سيمتد الأمر إلى الملايين هذا من دون حساب حالات الاصابة بالسرطان وتشوه المواليد |
Ve onlar kanserle savaşmak için düşük yoğunluklu elektrik alanlarını kullanıyorlar. | TED | ويستعملون حقولا كهربائية ذات شدّة ضعيفة لمقاومة السرطان. |
Ve TED'de kazandığım bir gezi sırasında Galapagos'ta tanıştığım Mike, kanserle yolculuğu sırasındaki notları tarih sırasına göre sanal dünyaya bırakıyor. | TED | ومايك، الذي ألتقيته في جالاباقوس، الرحلة التي فزت بها في TED يترك مذكرات في الإنترنت حيث يؤرخ رحلته مع مرض السرطان |
ve kanserle olan mücadelesini anlatıyordu. | TED | وكانت تتحدث عن حياتها أثناء مقاومتها للسرطان. |
Programlanabilir bakteri de sadece kanserle savaşmakla sınırlı değil. | TED | لا يقتصرعمل البكتيريا القابلة للبرمجة على مكافحة السرطان. |
Araştırmacılar yüzyılı aşkın bir süredir kanserle savaşmanın bir yolu olarak immün sistemini araştırmaktalar ve kanser aşıları ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı. | TED | ظل الباحثون لأكثر من قرن يدرسون الجهاز المناعي كطريقة لمحاربة السرطان وكانت لقاحات السرطان للأسف مُحبِطةِ. |
Bu deney sayesinde, bana kanserle nasıl mücadele edeceğimi öğretebileceğini. | Open Subtitles | وبفضل تلك التجارب، سيعلّمني كيف أقاوم السّرطان. |
Ve bu olaylar Dünya Sağlık Örgütü'nün, işlenmiş eti kanserle ilişkilendiren 800'ü aşkın çalışmayı değerlendirmesinden sonra oldu. | Open Subtitles | هذا بعد أن قامت منظمة الصحة العالمية بتدقيق أكثر من 800 دراسة تربط بشكل حاسم اللحوم المعالجة بالسرطان. |
Olabilir. Ve kanserle hiç ilişkisi olmayabilir. | TED | محتمل. و قد لا يكون له علاقة بالسرطان |
Bir kadının kanserle mücadelesinin içli anlatımı. | Open Subtitles | تصويرحسّاس لكفاح إمرأة مصابة بالسرطان. |
Kanserim, ve kanserle savaşıyorum. | Open Subtitles | اصبت بالسرطان و تغلبت عليه |
Yani kanserle alakalı değil. | Open Subtitles | لذا، لا علاقة للأمر بالسرطان. |
İşbirliği benim kanserle savaşmama yardımcı olan süper güçtür. | TED | التعاون هو القوة الخارقة التي ألجأ إليها، لمساعدتي في محاربة السرطان. |
Fakat o zamanlar, kanserle ön saflarda savaşacak çok az aracımız vardı. | TED | لكن في ذاك الوقت أثناء تواجدنا على الخطوط الأولى في حربنا ضد السرطان كان لدينا القليل من الأدوات. |
kanserden kurtulanların veya kanserle olduğunu biliyorum. | TED | أعلم أن البعض منكم في هذا الحضور هم ناجون من السرطان، أو يحاربون السرطان في هذه اللحظة. |
Ayrıca burada kanserle ilgili çok ilginç bir bağlantı var, şöyle ki nörolojik hastalıkları olan insanlarda çoğu kanserin görülüş sıklığı çok düşük. | TED | هنالك ايضا علاقه مثيرة للسرطان هنا ذلك ان الاشخاص المصابون بالامراض العصبية لديهم حالات منخفضة من معظم أنواع السرطانات |
Ek olarak, arsenik ve nikel gibi bileşenler DNA onarımı sürecini baltalayabilir, bu da vücudun birçok kanserle savaşma yeteneğini riske atar. | TED | أيضًا، مواد مثل الزرنيخ والنيكل في السجائر قد تؤدي إلى الإخلال بعملية ترميم الحمض النووي، وبالتالي التأثير على قدرة الجسم على مكافحة أمراض السرطان. |
Bu yüzden kanser araştırmacıları aslında kanserle mücadele için immün sistemini kullanma fikrinden vazgeçtiler. | TED | لذا فإن الباحثين في مجال السرطان أقلعوا عن فكرة استخدام الجهاز المناعي لمحاربة السرطان. |
Amcamın kanserle savaşırkenki haline benziyordu. | Open Subtitles | كان يبدو مثل عمّي وهو يصارع السّرطان. |
Endüstrinin pozisyonu lehine olacak çalışmalar yapmaları için bilim adamlarına para ödemek kalple ilgili ve kanserle ilgili kurumlar gibi mesleki organizasyonlara para ödemek, basında yanıltıcı beyanlar yayınlamak, endüstrinin işine yaramayan bilimi | Open Subtitles | دفع المال للعلماء لعمل دراسات تدعم تلك المصانع بشكل مفضل لها دفع المال لمنظمات متخصصة مثل المنظمات المتخصصه بأمراض القلب والسرطان |