İkisini karşılaştırmak işe yarayabilir. Ben de tam öyle düşünüyordum. | Open Subtitles | يمكن أن يفيدنا مقارنة الاثنان ذلك ما كنت أفكر فيه |
Anlaşılıyor ki, bir insanın davranış kalıplarını bir sineğinkilerle karşılaştırmak biraz saçma. | TED | وأنا أدرك الآن أنه سخيف قليلاً مقارنة سلوك إنسان بسلوك ذبابة. |
çünkü uzayda bulduğunuz şeylerle kuyruklu yıldızda bulduğunuz şeyleri karşılaştırmak istiyorsunuz. | TED | يمكن مقارنة المسبار بروزيتا، إذ أننا نريد المقارنة، بين ما نجده في الفضاء، وما وجدناه على المذنب. |
Bu aynı elmalarla bilardo masasını karşılaştırmak gibi. | Open Subtitles | هذا أشبه بمقارنة التفاح بطاولات البلياردو |
Port Huron bölgesindeki Viktorya tarzı evlerle sivil savaş... haritalarını karşılaştırmak mümkün mü? | Open Subtitles | هل من الممكن أن نقارن خرائط الحرب الأهلية مع منازل العصر الفيكتوري التي ما تزال موجودة في منطقة معبر هيورون؟ |
Onların yaşadıklarını normal, geçici hüzünlü hisler ile karşılaştırmak, kendilerini mücadeleleri yüzünden suçlu hissetmelerine sebep olabilir. | TED | مقارنة ما يشعر به مريض الإكتئاب بالشعور الطبيعي المؤقت بالحزن قد يجعل المصاب يشعر بالذنب من حاله. |
Yaptığınız şey ise bu açıyı, şu açı yerine buradaki ile karşılaştırmak. | TED | اذن ماتفعلونه هو مقارنة تلك الزاوية بهذه بدلا عن تلك |
Elleri karşılaştırmak uğursuzluk getirir. | Open Subtitles | ألا تعرفين أن مقارنة الأيدي يجلب الحظ السيء؟ |
Bana sorarsanız, bu iki kıçı daha önce göstermiş olduğum... kıçın zerafetiyle karşılaştırmak yersiz olur. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد أن ثقل هذه الأرداف ويمكن مقارنة لنعمة أشرت لك. |
Bu, elmayla kimsenin bilmediği bir merveyi karşılaştırmak gibi. | Open Subtitles | هذا مثل مقارنة التفاح و فاكهة ما لم يسمع بها أحداً |
Tek yolu olanları benzer duygusal tepkiye ve içeriğe sahip anılarla karşılaştırmak olur. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة هي مقارنة ما حدث.. مع ذكرى حقيقة ذات نفس المضمون والأثر الانفعالي.. |
Tuvalette bulduğumuz izlerle karşılaştırmak için parmak izi örneğinizi almak zorundayız, Bay Szabo. | Open Subtitles | نود الإشارة طباعة منك، السيد زابو، إجراء مقارنة ل طباعة رفعنا من داخل الحمام. |
Aralarında büyük bir fark olan ama süreci aynı... tamamen farklı iki ayrı şeyi karşılaştırmak. | Open Subtitles | عند مقارنة شيئين مختلفين بالكامل فان عملهم يبدو مماثلاً لما نقوم به نحن لكن مع وجود اختلاف جوهري |
İncik kemiğinizi videodakiyle karşılaştırmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد مقارنة طول ساقك مع الموجودة في التسجيل |
Ben de rehabilitasyona gidip ünlülerle penis karşılaştırmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أذهب إلى مركز إعادة التأهيل و مقارنة قضيبي مع أشخاص مشهورين |
Eğer öyleyse aldığım bilgiyi sizin kayıtlarınızla karşılaştırmak isterim. | Open Subtitles | لو هذه هي الحقيقة فأود مقارنة معلوماتي بسجلاتكم |
Ne dediğini anlamadım, ama ailemden ayırıp beni buraya notlarımızı karşılaştırmak için çağırmamışsındır diye umuyorum. | Open Subtitles | أنا لست متأكد مالذي تقصده و لكن اتمنى بأنك لم تجرني من عائلتي الليله فقط من اجل مقارنة بعض الملاحظات |
Mümkünse birkaç rakamı karşılaştırmak istiyorum. | Open Subtitles | أود أن نقوم بمقارنة بعض الأرقام |
Gecenin sonunda, notları karşılaştırmak için buluştuk. | Open Subtitles | في نهاية الامسيه, تقابلنا لكي نقارن الملاحظات |
Sayın Yargıç, olay yerinde bulunan örneklerle karşılaştırmak için saç örnekleri alınmasını talep ediyoruz. | Open Subtitles | حضرة القاضي، بهذه اللحظة الولاية تطلب عينة شعر لتقارنها مع عينات الشعر التي وجدت بمسرح الجريمة. |
Yani, daha Marlon'un DNA'sını... kurbanda bulduğumuz meniyle karşılaştırmak için almış değiliz. | Open Subtitles | أعني أننا ليس لدينا الحمض النووي لمارلون لنقارنه بالمنيّ الذي كان في الضحية |
Bu kutudaki kulaklarla karşılaştırmak için gereken DNA'yı almamıza izin veren mahkeme kararı. | Open Subtitles | هذا أمر مِن المحكمة بأَخْذ عينة مِن الحمض النووي لمقارنتها بالأُذنين اللتين بالصندوق. |