Görünen o ki hikayen dar bir yola çıkmış. Bu çok iç karartıcı. | Open Subtitles | تبدو كقصة من قصص إحقاق الحق في حيك إنها مثيرة للإكتئاب |
Her gün milletin ızdırabı ile uğraşmak iç karartıcı olsa gerek. | Open Subtitles | أعني, لا بد وأنه مُسبب للإكتئاب تعاملكِ مع معاناة الجميع طيلة اليوم. |
Fakat uyarıları "iç karartıcı" oldukları gerekçesiyle kulak ardı edildi. | Open Subtitles | ولكن اُنكرت مخاوفهم بصفتها متشائمة. |
Louie, biraz iç karartıcı müzik açsana. Ceset çöplüğüne yaptığımız yolculuk daha da sinematik olsun. | Open Subtitles | (لوي) ما رأيك ان تشغل موسيقى متشائمة ستجعل توجهنا بغية قتلهم أكثر سنمائية |
İç karartıcı olduğuna katılıyorum ama Kral Moonracer hakkında yanılıyorsun. | Open Subtitles | أتفق معك بشأن الكئابة لكنك مخطيء (بأمر الملك (موون رايسر |
İç karartıcı değil. | Open Subtitles | لا أحتاج إلى الكئابة. |
Resmimi daha az iç karartıcı bir yerde göstermek isterdim. | Open Subtitles | وتمنيت أن أريك بعض من أعمالي في مكان أقل كآبة. |
Gitmeye devam ediyorum ve hiçbir şey olmuyor gibi geliyor yani gayet iç karartıcı. | Open Subtitles | أتابع الذهاب، ولا شيء يبدو أنه يحدث، لذا إن الأمر حقاً مثير للإكتئاب. |
- Bilemiyorum, burası oldukça iç karartıcı bir yer. | Open Subtitles | لا أعرف يا (بيتر)، هذا المكان مثير للإكتئاب |
Bu cümledeki en iç karartıcı kelime ne karar veremiyorum. | Open Subtitles | حسنا، أنا لا أَعْرفُ ما الكلمة الأكثر كآبة في تلك الجملةِ. |
"Inferno"daki iç karartıcı ve bazen de vahşi imgelere rağmen "İlahi Komedya" aynı zamanda bir aşk hikâyesidir. | TED | وعلى الرغم من كآبة وأحيانًا عنف الصور في "الجحيم،" "الكوميديا الإلهية" هي أيضا قصة حب. |