kasırganın, son 56 yıl içindeki en ölümcülü olduğu söylendi. | Open Subtitles | قيل أن هذا الإعصار هو الأكثر دموية منذ 56 عام |
Ve Haiti'de gördüğümüz şey, bu kasırganın bile önüne geçen bir çok zorlukla bilfiil karşılaşıyor olmaları. | TED | وما نراه في هاييتي هو أن الناس يواجهون الكثير من التحديات التي تسبق هذا الإعصار حتى. |
Roketi, kasırganın içine ateşleşmiş olmalıyız, aşağı doğru akıma yakalanmıştır.. | Open Subtitles | لا بدّ وأن أطلقنا المسبار نحو الإعصار وأمسك تيار هوائي هابط |
Ama anneme kıyasla kasırganın içindeki osuruk bile değilsin. | Open Subtitles | لكن مقارنة مع والدتنا، أنت كضراط أمام إعصار |
9 Aralık'taki bu devasa dalgalar Pasifik'te kendini gösteren şiddetli bir tropikal kasırganın eseri. | Open Subtitles | الامواج الهائلة للتاسع من كانون الاول تكونت بواسطة نشاط إعصار مداري شديد في المُحيط الهادئ. |
Anne, uykuya dalarsam kasırganın içime girip beni kısırlaştıracağından korkuyorum. | Open Subtitles | امي انا خائف اذا نمت ان يتسلل الاعصار ويقوم بإخصائي |
kasırganın içine bombayı atabileceğim yüksek bir yere gitmem lazım. | Open Subtitles | نحتاج للوصول الى إلي أعلى مكان لنستطيع رمي القنبلة في اعصار. |
Yani sanki kasırganın aklı nasıl okunur biliyor gibiydi. | Open Subtitles | أقصد أن لديه طريقة ليخترق بها عقل الإعصار |
Sarı alan geçen ayki kasırganın neden olduğu yıkım bölgesini gösteriyor. | Open Subtitles | إن المنطقة الصفراء تشير الى طريق الدمار الذي تسبب به الإعصار في الشهر الماضي |
kasırganın yoluna bunları kuruyordu sonra da toplayıp veriyi yüklüyordu. | Open Subtitles | و هو يضعهم في طريق الإعصار و بعدها يجلبهم ليستخلص المعلومات |
Bana göre ise kurban kasırganın içindeyken olmuşlar. | Open Subtitles | لكنني أعتقد أنها حدثت عندما وُجد الضحية داخل الإعصار |
Eğer kurbanı sürükleyen kasırganın da saat yönünde döndüğünü kanıtlayabilmemizin bir yolu olsaydı-- | Open Subtitles | لو كان هنالك طريقة يمكننا أن نثبت أن الإعصار الذي حمل الضحية |
Ben, kaptanın odasına gidip bizi bu kasırganın dışına götürecek rotayı ayarlayayım. | Open Subtitles | سأبحث عن خرائط القبطان وأضع مساراً يخرجنا مِنْ هذا الإعصار اللعين |
İnsanlarla dolu bir uçağa kasırganın vurduğunu düşünsene tam ortadan. | Open Subtitles | لوجود إعصار يضرب طائرة مليئة بالناس مباشرة في وسط... أعني، |
14 yaşındaki bir kız silah alıp kasırganın içinde kayboluyor. | Open Subtitles | فتاة تبلغ من العمر 14 عاما تشتري سلاحا وثم تختفي أثناء إعصار. |
Bu alarm, kasırganın yaklaştığını haber ediyor. | Open Subtitles | كلا , ذلك الإنذار يعني بأن إعصار قادم الأن |
Tek düşünebildiğim West'in oralarda biryerde bu Tanrı'nın unuttuğu batalıkta olduğu bizi bu kasırganın içinde süründürüp beklediğiydi. | Open Subtitles | كل ما كنت افكر فيه هل ويست بالخارج فى مكان ما هنا مستنقع يجعلنا نتحرك فى الاعصار بغضب منتظرنا |
Şu anda Key West'te, yani kasırganın tam merkezindeyim Alex. | Open Subtitles | انا هنا فى كى ويست , فى المكان الذى ضربة الاعصار هذا الصباح الكس |
Oklahoma'da büyüdüm, bu boyuttaki bir kasırganın yapabileceklerini bilirim. İşte bu yüzden gitmek zorundayız. | Open Subtitles | لقد نشأت في ولاية أوكلاهوما، وأنا أعلم ما اعصار بهذا الحجم يمكن ان يفعل. |
İsterik bir ebe daha olmamış korkunç bir kasırganın kötü sonuçlarını gördüğünü iddia etmiş. | Open Subtitles | انها تعلم بامر اعصار مدمر لم يحدث بعد |
Böylece, büyük İspanyol gemileri, taşıdıkları göz kamaştırıcı yükle bir kasırganın tam ortasına doğru yelken açmış oldu ve hiçbiri bir daha görülmedi. | Open Subtitles | وهكذا، إنطلقت السفينة الكبيرة بحمولتها اللامعة، مباشرة في عاصفة هوجاء ولم يراها أحد مرة أخرى. |
Gemimi kasırganın ortasına sürüklemem. | Open Subtitles | لن أقود سفينتي نحو عين الأعصار |