Size yer çekimsel dalgalardan Kastettiğim şeyin ne olduğundan biraz bahsedeyim. | TED | لذلك دعونى أتوقف لحظة لأقول لكم ما أعنيه بموجة الجاذبية |
Bu, 10 milyar kişinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek sürdürülebilir bir sistem derken Kastettiğim şeydi. | TED | وهذا ما أعنيه بتطوير نظام جديد يسمح لنا توسيع الإنتاج لمواجهة طلب 10 مليار شخص بشكل مستدام. |
Kastettiğim, ikinizi de görmeyi beklemediğimdi. | Open Subtitles | حسنا، ما قصدته أن أقول لم أكن أتوقع أن أرى أي منكما |
Kastettiğim bu değil. | Open Subtitles | لم أقصد ذلك . ما قصدته طريقة بحثهم غير محتشمة |
Erkek arkadaşlarıyla çok vakit geçiriyorlar. Tek Kastettiğim buydu. | Open Subtitles | و هم يقضون أوقاتاً كثيرة مع أصدقائهم و هذا كل ما عنيته بقولى ذلك |
Müzik diyorum ama, aslında Kastettiğim ses. | TED | أقول الموسيقى، لكني في الواقع أعني الصوت. |
Şimdi, bu ortadaki alan karmaşıklık biliminin alanıdır ve "karmaşık"tan Kastettiğim budur. | TED | وفي تلك المنطقة الوسطى يأتي دور علوم المسائل المعقدة، وهذا ما أقصده بالتعقيد. |
Kastettiğim bu değildi. Neden Angel yada Angelus vampirler hakkında kitap okusun ki? | Open Subtitles | ليس ذلك ماقصدته لماذا * أنجل * أو * أنجيلوس * فى هذه المسأله يحتاج أن يقرأ عن مصاصى الدماء ؟ |
Diğer dünyalar ile Kastettiğim şey, örneğin sadece Venüs veya Merkür gibi gezegenler değil, aynı zamanda kuyruklu yıldızlar gibi cisimlerdir. | TED | وما أعنيه بالعوالم الأخرى، الكواكب، على سبيل المثال، مثل كوكبي عطارد والزهرة، وأيضا الأجسام مثل المذنبات. |
Bununla Kastettiğim, Efendim, eğer Tanrı beni bu dürbünlü tüfekle Adolf Hitler'e 1,5 km.lik bir alan içerisinde, net bir görüş açısına sahip herhangi bir yere koysaydı, efendim: | Open Subtitles | حسنا ما أعنيه بذلك يا سيّدي هو أنك لو وضعتنى و هذه البندقيه القناصه في أيّ مكان عال و محيطه 1 ميل لأدولف هتلر |
Gizliliğe ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Kastettiğim bu değildi. | Open Subtitles | قلت أني أحتاج إلى الخصوصية لستً هذا ما أعنيه |
Aslında, insan deneyimlerindeki en enteresan şeyler kesişimlerde, eşikte meydana gelir. Bu eşik ile Kastettiğim yer; aradaki boşluktur. | TED | في الحقيقة، أود أن أقول أن بعض الأشياء الأكثر إثارة للإهتمام من التجربة الإنسانية تحدث عند التقاطعات، في أماكن حدّية، ما أعنيه هو أماكن ما بين مكانين. |
Hayatı işiydi dediğimde Kastettiğim buydu. | Open Subtitles | هذا ما قصدته حين قلت أن حياته كانت مهنته |
Tüm Kastettiğim o kadının almış olduğu pozisyondaki birinden alabileceğin tipik bir karşılıktı. | Open Subtitles | كل ما قصدته كان ذلك رد مثالي,انت سوف تحصلي على هذا الرد من شخص ما الذي يأخذ ذلك الموقف حيث كانت الأمرأة اخذته |
Kastettiğim bu değildi. Ben bir Dünya bilimciyim. | Open Subtitles | ليس هذا ما قصدته ، أقصد أني عالمة في بيئة الأرض |
Serttin demekle tüm Kastettiğim çok katı olduğundu. | Open Subtitles | كل ما عنيته بالقول بأنك كنت شديدة هو انكِ كنت لافتة النظر |
Bunu daha da zorlu kılan şeyse tüm bu gıdayı daha az şeyle yetiştirmek zorunda olmamız. Az derken Kastettiğim şey birçok şey. | TED | الذي يبعث أكثر على التحدي هو أننا سنحتاج زراعة كافة هذا الغذاء باستخدام موارد قليلة، وعندما أقول موارد قليلة، أعني عددًا من الأشياء. |
Bundan Kastettiğim davranışlar ise, hepimizin inkar etttiği ve günlük farkındalık seviyemizin altında işleyenler. | TED | والذي أقصده بذلك، السلوكيات التي نحن في حالة إنكار لها، والتي تعمل أسفل سطح وعينا اليومي. |
Kastettiğim şu ki, tecrübesiz bir cinayet soruşturmacısı olarak gözden kaçırdığınız kanıt olabilir mi? | Open Subtitles | ماقصدته هو، كمحققة جديدة في قضايا الانتحار -هل يمكن أنكِ قد زورتِ الدليل؟ |
Kastettiğim şey onun için mükemmel olduğundu. | Open Subtitles | الذي عَنيتُ ذلك أنت مثالي لَهُ. |
Kastettiğim birini görüyor musun? | Open Subtitles | أعرف . أعرف الذي اعنيه ، اهناك شخص ما ؟ اهناك شخص ما تراه ؟ |
- Kastettiğim bu değildi. | Open Subtitles | ذلك ليس ما قصدتُ |
Benim Kastettiğim de bu; bizim planlarımız. | Open Subtitles | هذا ماعنيت هم خططنا |
Konuşmakla Kastettiğim demek istediğim, belki baştan başlayabiliriz diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | وأعني بالحديث تعلم ،أعتقد ان الذي حصل ربما قد أنتهى |
Kastettiğim bu değil. | Open Subtitles | هذا ليس ما عنيتهُ. |
Benim Kastettiğim, benim gerçekten düşündüğüm şey: yapılacak her şeyi yapacak, olunacak her şeyi olacaktım. | TED | بل أقصد أنني اعتقدت حرفيًا أن بإمكاني أن أفعل كل الأشياء التي يمكن فعلها، وأن أكون كل الأشياء التي يمكن أن أكونها. |
Eğer seni bölgemde görürsem, kafanı koparır boynuna dalar kalbini çıkarıp kafana gösterir, sonra ikisini de biraz önce Kastettiğim boynundan aşağı sokarım. | Open Subtitles | وإذا مسكتك في مساحتي سأقطع رأسك، وأتقيأ في عنقك وأخرج قلبك، وأضعه بوجهك ثم أدخلهم جميعاً من فتحت رقبتك التي ألمحت إليها سابقاً |