Beni kaygılandıran şeylerden uzaklaşmak. Bu, uzaklaşma zamanım işte. | Open Subtitles | يقضي الركض على ما يقلقني هذا ما أفعله لكي أنسى |
Beni kaygılandıran kimsenin elini taşın altına koymaması. | Open Subtitles | ما يقلقني هو أنني لا أرى أي أحد، مهتم بحجر الشحذ. |
Beni kaygılandıran kimsenin elini taşın altına koymaması. | Open Subtitles | ما يقلقني هو أنني لا أرى أي أحد، مهتم بحجر الشحذ. |
Beni kaygılandıran seninle ilgili bilinmeyenler. | Open Subtitles | قلقي عليك، هو أهم من الأمور التي لا يجب أن تُعرف |
Beni kaygılandıran orası. | Open Subtitles | لكن قلقي يكمن هنا |
Mesela beni kaygılandıran şeylerden biri liyakate dayalı plütokrasi diyebileceğimiz şeyin kolayca eş-dost plütokrasisine dönüşebiliyor olması. | TED | أحد الأشياء التي تقلقني هو مدى سهولة ما يمكن أن تسموه النخبة الثرية الكفؤة يمكن أن تصبح نخبة ثرية قائمة على المحسوبية. |
Beni kaygılandıran güveliğimiz değil Treville. | Open Subtitles | إنها ليست سلامتنا التي تقلقني,تريفل |
Bir sorunum var. Beni kaygılandıran yarım kalmış bir iş var. | Open Subtitles | لديّ مشكلة، ثمّة دليل طليق قلق بشأنه |
Üçüncü ve beni en çok kaygılandıran şey de küresel plütokrasinin yükselişini hızlandıran ve genel olarak olumlu olan aynı güçlerin Batılı sanayileşmiş ekonomilerde orta sınıfın kuyusunu kazan unsurlar olmalarıdır. | TED | الشيء الثالث، وهذا ما يقلقني أكثر، هو مدى نفس تلك القوى الإيجابية إلى حد كبير التي تقود صعود النخبة الثرية العالمية تعمل على تآكل الطبقة الوسطى في نفس الوقت في الاقتصادات الصناعية الغربية. |
Beni kaygılandıran bu değil. | Open Subtitles | ليس قلقي تجاههم |
Beni en çok kaygılandıran, Ori'dı. | Open Subtitles | أكثر ما أثار قلقي هو الـ((أوراي)) |
Beni kaygılandıran şey uyuşturucu değil. | Open Subtitles | المخدّرات ليست ما تقلقني. |
Beni kaygılandıran nokta da bu. | Open Subtitles | هذا بالضبط ما أنا قلق بشأنه |