Çoğu taahhütlerin ve eğilimlerin oluşturulma şeklinden kaynaklanıyor ve bu da bu da büyük bir kargaşa yaratıyor. | TED | إن معظمها بسبب طرق التصرف حيث ان الديون تتراكم والإتجاهات وهذا يصنع تحدياً هائلاً |
Böyle teleskopların kurulmasının gereği, Atakama Çölü gibi yerlerde, yüksek irtifalı çöller olmasından kaynaklanıyor. | TED | السبب الذي جعلنا نبني هذه التلسكوبات في أماكن مثل صحراء أتاكاما هو بسبب علو ارتفاع الصحراء. |
Ama bu piyasanın garipliğinden kaynaklanıyor. | TED | ولكن هذا بسبب نوع من الغرابة في السوق نفسه. |
Yetersizlik hissi senden kaynaklanıyor. Julia sana gücenmiş değil. | Open Subtitles | شعورك بأنك غير مناسب ينبع منك جوليا لا تكرهك |
Saçlarını kesmesi ve onları sabah erken saatte öldürmesi kendini güçsüz hissetmesinden kaynaklanıyor olabilir,.. | Open Subtitles | بإعتبار أن قَطْعَ شعرهم و قتلهم أثناء الصباح الباكر كلاهما . ينبع من الشعور بالعجز |
Kaynak yetersizliği daha önemli bir sebepten kaynaklanıyor: farkındalık eksikliği. | TED | انعدام المصادر نابع من سبب جوهري: وهو انعدام الوعي. |
Çok güçlüsünüz! Sihirli iksirden kaynaklanıyor sanırım. | Open Subtitles | يا لها من قوة أعتقد أنها نابعة من الشراب السحري |
Ki bu da ağrı başka bir yerden kaynaklanıyor demektir. | Open Subtitles | فهذا يعني أنّ الألم يأتي من مصدرٍ آخر ما اسمها؟ |
Tekrar tekrar aynı insanları görürüz. Fakat bu, şehri enine boyuna tüm derinliğine keşfetmemizden kaynaklanıyor. | TED | نرى نفس الأشخاص مراراً وتكراراً، ولكنّ ذلك بسبب أننا لا نكتشف حقاً العمق والعرض الكامل للمدينة. |
Sevdiğim büyük bir gizem var. Bilimdeki bu en büyük çözülmemiş gizem beni büyüledi, belki de kişisel olmasından kaynaklanıyor. | TED | أنا أحب الألغاز العظيمة و مفتون بأعظم الألغاز العلمية غير المحلولة ويمكن بسبب كونها شخصية |
Yapısından kaynaklanıyor, istisnalardan dolayı yeni annelerin yarısı bundan faydalanamıyor. | TED | بسبب الطريقة التي تم صياغته بها، بجميع أنواع الاستثناءات، نصف الأمهات العاملات الجديدات غير مؤهلات للتمتع به. |
Bu tepkilerin tümünün meydana çıkması, anatomiyle bizim aramızdaki yakın ve çokça değişken ilişkiden kaynaklanıyor. | TED | كونه يسبب ردود الفعل هذه هو بسبب علاقتنا الحميمة والمتغيرة كثيرا به. |
Bu durum kısmen yaşam standartları ve refahının yükselmesinden kaynaklanıyor gibi. | TED | يبدو في جزء منه بسبب إرتفاع الثروة ومستويات المعيشة. |
Benim teorime göre ondaki odaklanma eksikliği onun fazla gelişmiş cinsel dürtüsünden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | نظريتي هي أنه يفتقد التركيز ينبع من الافراط في وضع الدافع الجنسي |
- Cinsel bilgisizlikten kaynaklanıyor. | Open Subtitles | ينبع من الجهل بالجنس. |
Patavatsızlık edebiliyorum ama sevgimden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | سامحيني يمكن أن أكون فظا و لكن هذا نابع من الحب |
Yani acının çoğu bazı şeylerin yokluğundan kaynaklanıyor. Her zaman susamış hissediyorum. | Open Subtitles | أعني، في الغالب هذا الألم نابع من الغياب عن الأشياء. إنني عطشة طوال الوقت. |
Dünyadaki çoğu sorun özeleştiriden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | أتعلمين ، معظم مشاكل العالم نابعة من ضعف الصورة الذاتية |
Masasında kişisel eşya bulundurmaması kaçak avcısı olduğu zamandan kaynaklanıyor olabilir. | Open Subtitles | أتعرفان، عدم وجود متعلِّقات شخصية على مكتبه قد تكون نابعة من أيامه كصياد للهاربين |
Bu mizacın düzenli olarak sevişmediğinden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | مزاجكِ ذاك يأتي من عدم حصولكِ على جِماع. |
Katı olma illüzyonu yüklü elektronların oluşturduğu bulanık bulutlardan kaynaklanıyor. | Open Subtitles | وهم رؤيها مصمتة يأتي من سحابة الإلكترونات المشحونة الغائمة |