Cezanızı belirleyene kadar sizi 100 rupi kefaletle serbest bırakıyorum. | Open Subtitles | سأفرج عنك بكفالة بمبلغ 100 روبية حتى أتوصل الى الحكم |
Böyle bir kanıt varken, kefaletle serbest bırakılmanızı sağlamamız çok zor. | Open Subtitles | بوجود أدلة من هذا القبيل، أشك في أنه يمكننا إخراجك بكفالة |
Bayan Keating'in kefaletle serbest bırakılma talebini reddediyor ve onu Philadelphia | Open Subtitles | أنفي طلب السيدة كيتنغ للافراج عنه بكفالة والأمر أنها يمكن حبسه |
kefaletle serbest bırakılmış ve cinayet suçlaması da düşmüş. | Open Subtitles | لقد حصلت على كفالة مالية كما ان تهمة القتل لن تلصق بها |
Frost, cinayet şüphelisini kefaletle serbest bıraktıracak kadar güçlüymüş. | Open Subtitles | لدية مال كافي لكي يدفع كفالة شخص متهم بجريمة قتل |
Söyle şimdi, kefaletle serbest kalmak istiyor musun? | Open Subtitles | المعلومات المخزنة في الكمبيوتر هي ما نحتاجها أخبريني الآن إن كنتِ تحتاجينَ لكفالة |
Herneyse, seni bu kadar aşşağılamak istemiyorum, o yüzden kefaletle serbest bırakılmayı bekliyeceğim | Open Subtitles | لذا أعتقد أني سأعفيك من الإذلال وسأنتظر دفع الكفالة |
Emniyet onun bu işte temiz olduğunu düşünüyor. kefaletle serbest bırakıldı. | Open Subtitles | ان القسم يعتقد انه نظيف من هذه الجريمة لقد اُطلق سراحه بكفالة |
Şu hırsız kefaletle serbest kaldı ve sizin icabınıza bakmaya geleceğini söyledi. | Open Subtitles | حصلت على لص خارج بكفالة ويقول انه قادم لتحصل. |
- Nasıl gidiyor? Ortalığın sakinleşmesi aylar sürdü. Ama nihayet adamlarım kefaletle serbest kaldı. | Open Subtitles | بعد عدة شهور هدأت الأمور ,لكن أخيراً خرج رجالي بكفالة |
Toplam olarak 50 Pound kefaletle serbest bırakılmanızı kabul edeceğim ve size bir savunma belgesi vereceğim. | Open Subtitles | سأسمح بخروجك بكفالة قدرها 50 جنيه، كما سأمنح شهادة دفاع. |
Şimdi, eğer kefaletle serbest bırakılırsa, yaşamak için paraya ihtiyacı olduğunu görüp, büyük ihitmalle bazı küçük hesaplarınızı açarlar. | Open Subtitles | الآن، إن خرج بكفالة يمكنني أن أقول أنه يحتاج المال ليعيش و سيتركوا أحد الحسابات الصغيرة |
Yarın kefaletle serbest kalacak ama silah işinizi yapması çok tehlikeli. | Open Subtitles | إنّه سيخرج كفالة بالغد, لكنه سيكونُ خطرًا للغاية لإدارةِ أسلحتكم. |
Örnek olacak kayıtlar ve davanın rastlantısal bir olay olması nedeniyle müvekkilimin kefaletle serbest bırakılmasını talep ediyorum -- | Open Subtitles | طبقا لسجله النموذجى و الطبيعة الظرفية لهذه القضية أطالب بالإفراج عن موكلى بضمانه الشخصى ... بدون كفالة |
Sanırım bunlar senin kefaletle serbest bırakılmanı iptal edecektir. | Open Subtitles | أظن أن ذلك أساس لكفالة إلغاء. |
kefaletle serbest bırakılabildiğime? 1.2 milyon dolarla. | Open Subtitles | هل تستطيعي أن تصدقي انه منذ قليل أطلق سراحي بعد الكفالة |
Ayrıca, beni hastaneye geri götürürsen yeniden kefaletle serbest bıraktırman gerekecek. | Open Subtitles | لو اصطحبتني إلى المُستشفى، فستضطرّ لدفع كفالتي من جديد. |
Babam kefaletle serbest kaldı. Beni ve Charlie'yi öldürmeye geliyor. | Open Subtitles | لقد تم إطلاق سراح ابي، وكان ينوى المجئ لقتلنا أنا و(تشارلي) |
kefaletle serbest kalırsa, ona bira ısmarlarım. | Open Subtitles | لو تكفلت بها ،سأشترى لها جعة |
kefaletle serbest bırakılacak. | Open Subtitles | و هو بدوره سيقدم طلب خروج بالكفالة |
Efendim, bu konuşma kadar önemli olan diğer konu Illinois'da en nefret edilen adamın kefaletle serbest bırakılması. | Open Subtitles | ..سيدي اقدر اهمية هذه المحادثه لكن اكثر شخص مكروه في ايلينوي خارج السجن بكفاله |