| Bu yüzden kehanette anılacak kadar değerli olup olmadığımı merak ediyorum. | Open Subtitles | ذلك جعلني أفكّر ما إن كان لي دور جدير في النبوءة. |
| Cadılar "Soyundan krallar çıkacak" diye kehanette bulundu ona. | Open Subtitles | ثم قمن بتحيته بما يشبه النبوءة أباً لسلالة من الملوك |
| Bunların hepsi kehanette söylenen kanı toplamak için. | Open Subtitles | كل هذه التحضيرات في الحصن هي لجمع الدم بحسب النبوءة |
| Tahmin, kanıt veya destek olmadan kehanette bulunmak demektir. | Open Subtitles | فالتخمين هو التنبؤ بالنتائج دون دليل واقعي أو ما يؤيده |
| Bana dokunmak istiyorsanız her şeyi anlatmak zorundasınız. kehanette ne yazdığından başlayabilirsiniz. | Open Subtitles | لو أردتو منى شئ أخر ,عليكم اخبارى ماذا كانت تقول النبؤه ؟ |
| Şimdi bir kehanette bulunacağım. | Open Subtitles | سوف أتنبأ الآن |
| Şimdi bir bakalım, kutsal kehanette bir şey vardı dolaylı olarak senden söz eden. | Open Subtitles | الآن ، لقد كان هناك شيء في نبوءة مقدسة بعض الإشارة تشير إليك |
| kehanette en az yirmi yaşına kadar yaşayacağını söylemediler mi? | Open Subtitles | ألم تذكر النبوءة أنّك ستبلغ الـ20 على الأقلّ؟ |
| Bu kehanette, bir peri prensi ile insan kızı arasındaki aşktan doğan bir çocuktan söz edilir. | Open Subtitles | النبوءة تحكي عن فتى ولد نتيجة حب بين أمير جِنّي وفتاة بشرية |
| Ama gerçekleştirmeyi amaçladığım kehanette.. ..halâ oynayacak bir rolün var. | Open Subtitles | أما الآن فما زال لديك دور لتلعبه في النبوءة التي أنوي تحقيقها. |
| kehanette, bir mesihten bahsediyor. | Open Subtitles | فى النبوءة ،هناك إشارة مسيح منتظر |
| Çünkü kehanette, bütün Gelflingleri öldürmemiz söyleniyor. | Open Subtitles | يجب أن نقتل الغلفلنغ بسبب النبوءة |
| Tıpkı kehanette söylendiği gibi. | Open Subtitles | كما تروي النبوءة بما ستفعله تماماً. |
| Vampirliğin kaynağı cadıların sihriydi ve kehanette son iki görsel ikizin kanının sihri geri alabileceği söyleniyor. | Open Subtitles | نشأ مصّاصو الدماء بسحر الساحرات، وكما تنصّ النبوءة... فإنّ دماء آخر قرينين بوسعها إبطال سحر الساحرات. |
| Evet, bu O. kehanette adı geçen.. | Open Subtitles | إنه هو الذى تحدثت عنه النبوءة |
| Bence kehanette bulunmak, hayatta pek faydalı bir meşguliyet değil. | Open Subtitles | اكتشفت أن المتنبأين ليس لديهم القدرة على التنبؤ |
| Onun kazanabileceğine kesin olarak inanmasam da ... bir kehanette bulunamıyorum. | Open Subtitles | لا أثق أن "أوميت" بوسعه أن يفوز لكني توقفت عن محاولات التنبؤ |
| Volkan konusunda neden kehanette bulunamıyorlar? | Open Subtitles | لم لا يستطعون التنبؤ بالبركان ؟ |
| Rambaldi'nin yazdıklarına göre, bu kehanette anlatılan kadın, Subasio Dağı'nı hiç göremezmiş. | Open Subtitles | طبقا لرمبالدى,المرأه التى فى النبؤه لم ترى جبل سوباسيو أبدا |
| Bir tane. Bana şu kehanette ne yazdığını söylemeyecek misiniz? | Open Subtitles | ألن تقولى لى ماذا تقول النبؤه ؟ |
| Bir gece benimle konuştu. Bana bir kehanette bulundu. | Open Subtitles | خاطبني في إحدى الليالي وأطلعني على نبوءة |
| Şimdi bir kehanette bulunacak ve sizi özgürleştirecek Tanrı adına konuşacağım. | Open Subtitles | سأقول نبوءه الأن وسأتحدث عن من سيحرركم جميعا |