Şu fildişine bak. Kurbanlarının kemikleriyle süslü. | Open Subtitles | انظر للعاج الذي تتزين بها فكله موضوع من عظام الحيتان الضحايا |
Biri bu heykeldeki gümüş kemikleri... insan kemikleriyle değiştiriyor. | Open Subtitles | شخص ما إستبدل عظام الفضة في هذا التمثال بعظام بشرية |
Nicki Minaj, Bono'nun kemikleriyle ve post-Gen Y kültürünün, iskeletleriyle dişini karıştırıyor. | Open Subtitles | نيكى ميناج تلتقط أسنانها بعظام البونو والعظام الاخرى كثقافة ما بعد الجنرال. |
Baştan ayağa parçalanmış ve eksilen yerleri balina kemikleriyle tekrar bir araya getirilmiş bir adam göreceksin. | Open Subtitles | فأنت ترى رجل ممزق من الرأس لأخمص القدم، وتم ترميمه مرة أخرى بعظام الحوت بما يفتقده من أعضاء |
İnsanın ettiği kötülük yaşar ardından, iyilikleriyse toprağa girer kemikleriyle. | Open Subtitles | ما يرتكبه الناس من شر في حياتهم يبقى بعدهم، وأما الخير فغالباً يدفن مع عظامهم.. |
Cadılar onların kemikleriyle büyü yapar toprağı çoraklaştırırlar. | Open Subtitles | تستعمل الساحرات عظامهم لعمل تعاويذ السحر واللعنات وتبوير الأرض |
Ama kafatası ve kalbi, tamamlanması için kemikleriyle birlikte olmalı. | Open Subtitles | لقد وضحَت لك المكان ، أليس كذلك؟ ولكن جمجمتها وقلبها يجب أن يكونا مع عظامها لكي يكتمل جسدها |
Cinayet kurbanlarının, tek tek kemikleriyle yer değiştirilmiş tamamen gümüş bir iskelet. | Open Subtitles | إنّه هيكل عظمي كامل من الفضة تمّ إستبداله قطعة بقطعة من عظام ضحيّة القتل |
Sana bakacağıma dair büyükbabana söz verdiğimde, her gece maymun kemikleriyle çelik-çomak oynayacağımı asla bilmiyordum. | Open Subtitles | يا للألم عندما وعدت جدك بالعناية بك لم يسبق لي ان فكرت اني كل ليلة سوف اقوم بتجميع عظام القرود كل ليلة |
Bu tabuttaki ölü adamın kemikleriyle, seni lanetliyorum. | Open Subtitles | بحق عظام الرجل الميت في هذا الكفن , إني ألعنك |
Kendisine söylenenleri yapmayan genç kızların kemikleriyle. | Open Subtitles | عظام الفتيات الشابات اللاتي لم يفعلن ما اخبرنا به |
Onu orada bazı tavuk kemikleriyle oyalanırken buldum. | Open Subtitles | لقد وجدته هناك يلعب ببعض عظام الدجاج |
Çin'in kırsal kesimlerindeki eski bir inanışa göre, evlenmemiş genç bir adam ölürse... ailesi onun kemiklerini, kadının kemikleriyle beraber yeniden gömer. | Open Subtitles | ... أنه إذا مات ذكر صغير أعزب ... عائلته يَجِبُ عليها أَنْ تعيدَ دفن عظامه مع عظام إمرأة |
Bu topraklar onu bulmayı deneyip başaramayan kişilerin kemikleriyle dolu. | Open Subtitles | لقد امتلأت الأرض بعظام هؤلاء الذين حاولوا الحصول عليها و من ثم فشلوا |
O çöp ada leş yiyen kuşların lanetlilerin kemikleriyle beslendiği bir yer. | Open Subtitles | جزيرة القمامة حيث طيور الفضلات تتمتع بعظام الملعونين |
İnanç olmasa hâlâ birbirimize dinozor kemikleriyle vuruyor olurduk. | Open Subtitles | بدون الإيمان كنّا سنسحق بعضنا البعض بعظام الديناصور |
Cadılar onların kemikleriyle büyü yapar toprağı çoraklaştırırlar. | Open Subtitles | والجرو المتشرد الذي يتجول في ساحتها تستعمل الساحرات عظامهم لعمل تعاويذ السحر واللعنات |
Ve kemikleriyle de kafanı patlatacağım. | Open Subtitles | و أستعمل عظامهم في تحطيم رأسك |
Fazla sayıda Ichthyosor fosili, bozulmamış kemikleriyle, hatta taşlaşmış deri izleri ve yüzgeçleriyle | Open Subtitles | Ichthyosaur العديد من حفريات الـ Holzmaden تم العثور عليها في مع عظامها سليمةً وحتى مع بصمة بشرتهم على الصخرة |