Birkaç araştırma sonunda hava kirliliğinin aslında Dünya'nın en büyük sağlık tehlikelerinden birisi olduğunu öğrendim. | TED | أجريت بعض الأبحاث الأساسية وسرعان ما تعلمت أن تلوث الهواء هو التهديد البيئي الصحي الأكبر في العالم. |
Çiftlik hayvanları toprak kaybının, su ve hava kirliliğinin,su sıkıntısının, ve bioçeşitliliğin azalmasının en büyük suçlularından. | TED | فتربية المواشي هي السبب الأول في تدهور الأراضي تلوث الهواء والماء, و شحّ المياه, وفقدان التنوع البيولوجي. |
2015'te bu deneyi bir adım ileri taşımaya karar verdim. Hindistan'da hava kirliliğinin elde ediliminde ve geri dönüşümünün sağlanması üzerinde çalışabileceğim bir laboratuvar kurdum. | TED | في عام 2015، قررتُ المضي قدمًا بهذه التجربة وتأسيس مختبر في الهند للعمل على التقاط وإعادة تدوير تلوث الهواء. |
Bazı geniş kolonilerin var olmasına rağmen, yarısından çoğu son 50 yılda yok oldu ve petrol kirliliğinin bunda etkisi çok büyük. | Open Subtitles | ،بالرغم من أن المستعمرات الكبيرة تدوم لكن نصفهم ارتحل خلال الخمسين سنة الماضية ويظن أن التلوث النفطي له دور كبير في ذلك |
Bir gök bilimci olarak ışık kirliliğinin ne boyutta olduğunu gece gökyüzünde gördüğüm yıldızların parlaklıklarına bakarak söyleyebilirim. | TED | كعالمة فلك، أستطيع القول في الواقع كيف أن هذا التلوث الضوئي سيئ من خلال النجوم اللامعة التي أستطيع رؤيتها في السماء. |
Ama ışık kirliliğinin obezite ile bağı olduğunu duyunca şaşırabilirsiniz. | TED | لكن قد تندهشون لسماع أن التلوث الضوئي يرتبط بالبدانة. |
İnek osuruklarının dünyadaki metan kirliliğinin dörtte birinden sorumlu olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل تعلم أن غازات البقر مسؤولة عن ربع ''تلوث الميثان'' في هذا العالم ؟ |
Bu kalem, araba kirliliğinin 40 ila 50 dakikasının geri dönüşümüyle yapıldı, şu bahsettiğimiz bakteri üretme tabağındaki aynı kirlilik. | TED | صُنع هذا القلم عن طريق إعادة تدوير 40 إلى 50 دقيقة من تلوث السيارة الذي نتحدث عنه، نفس التلوث المتواجد في الوعاء المسطح الدائري. |
Benim bir zenci olarak Amerika'da, sağlığım için en büyük tehdidi oluşturan hava kirliliğinin yüksek olduğu bir bölgede yaşama ihtimalim beyaz bir insanın iki katı. | TED | وبصفتي سيدة سوداء في أمريكا، فاحتمالية أن أعيش في منطقة يشكل فيها تلوث الهواء الخطر الأكبر على صحتي، هي ضعف احتمالية ذلك للأشخاص البيض |
Ama hava kirliliğinin %25'ini biz üretiyoruz. | Open Subtitles | لكننا ننتج 25% من تلوث ثاني أكسيد الكربون |
Ve tıpkı Rachel Carson gibi tarım ilaçlarının insan sağlığına zararlı olduğu gerçeğine dikkat çekti, ''Under the Dome'' her yıl Çin'de sadece hava kirliliğinin bir milyona kadar erken ölüme sebep olması popüler konusuna kaşesini bastı. | TED | ومثلما فعل (راشيل كارسون) عندما لفت الانتباه إلى حقيقة أن المبيدات الحشرية تضر بصحة الإنسان، رسخ "تحت القبة" في الوعي الشعبي أن تلوث الهواء أدى إلى مليون حالة وفاة مبكرة كل سنة في الصين وحدها. |
Bu, Tahlequah ile gerçek oluyor çünkü ABD ve Kanada, orkalara nasıl yardım edebileceklerini, kral somonu nasıl kurtarabileceklerini, su kirliliğinin önüne nasıl geçeceklerini yeniden konuşmaya başladı. | TED | وهذا هو ما يحدث بالفعل مع (تاليكا)، لأن الولايات المتحدة وكندا جددا المحادثات باستعجال أكبر لمساعدة الأركات، واستعادة أسماك سالمون الـ(شينوك)، وتقليل تلوث المياه. |
Bugün, Navaho Halkı, Diné Halkı ve nehrin kendisi hâlen su kirliliğinin zararlarından kurtulmaya çalışıyor. | TED | اليوم، أمة النافاهو وشعب دينيه والنهر نفسه لا يزالون يتعافون من هذا التلوث. |
Eğer hava kirliliğinin sağlığa etkilerine bakarsanız, bu 2020'de sadece araç egsozundan kaynaklanan yıllık ölüm sayısıdır. | TED | إذا نظرت لتأثير التلوث على صحة الهواء ، فان هذا هو عدد الوفيات سنوياً عام 2020 فقط من عوادم السيارات. |
Çevre kirliliğinin sağlımıza zararlı olduğunu biliyordum fakat bu maddelerin yiyeceklerimizi de etkilediğini hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | لطالما علمتُ أنّ التلوث ضارٌ بصحتنا لكنني لم أعتقد إطلاقاً بأن الملوثات البيئية تؤثّر بالغذاء. |
Aslında 80 ülkede yapılan yakın zamanlı bir çalışma ışık kirliliğinin, obezite oranında yüzde 70'in üzerinde payı olduğunu gösterdi. | TED | في الحقيقة، في دراسة حديثة وجدوا أن التلوث الضوئي ساهم لأكثر من 70% في معدلات البدانة في 80 دولة، |