İnsanların bu hikâyelere erişimini kolaylaştırmak için tekniği kullanan bir dijital hikâye anlatıcısı olarak, bu hikâyeleri ve sorunları yakalamak işimin bir parçası. | TED | إن نقل هذه القصص والقضايا هي جزء من عملي كراوي قصص رقمي يستعين بالتقنية لتسهيل الأمر على الآخرين البحث عن هذه القصص. |
Bu bilginin paylaşımını kolaylaştırmak için 1990'ların başında internet ağını yarattık. | TED | لتسهيل مشاركة هذه المعلومات، أنشأنا الويب أوائل التسعينات |
Görüşmeyi kolaylaştırmak için yaptığım şey haricinde konuştuğumuz her şeyi bir kenara bırakabilir miyiz? | Open Subtitles | لتسهيل تلك المحادثة أيمكننا تجاهل خيال أننا نتحدث عن أي شئ آخر سوى ما فعلت بكِ؟ |
Bu nedenle harbe giden yol boyunca seyirlerini kolaylaştırmak için güneşi örtüyor. | Open Subtitles | لهذا يغطي لهم وجه الشمس ليسهل مرورهم خلال طرق الحرب |
Ben olmadığım sürece onun hayatını kolaylaştırmak için ne gerekiyorsa yap, tamam mı? | Open Subtitles | افعل كل ما يمكنك فعله لتيسير حياتها بينما أنا غير موجود، حسناً؟ |
Bu yüzden işlerini kolaylaştırmak için | Open Subtitles | لجعل الأمر أكثر سهولة بالنسبة لهم, |
- İşini kolaylaştırmak için. | Open Subtitles | لأسهّل هذا الأمر عليك |
Şimdiye kadar çok iyi gidiyor, ama iyileşmesini kolaylaştırmak için yapabileceğimizi yapmak önemli. | Open Subtitles | إنه يبلي بلاء حسنًا لكن يجب أن نبذل جهدنا لتسهيل شفائه |
Emzirmeyi kolaylaştırmak için yapılan birşey değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا مصمّماً لتسهيل الرضاعة من الثدي ؟ |
Ülkenize dönüşünüzü kolaylaştırmak için elimizden geleni yapacağız. | Open Subtitles | سنفعل ما بوسعنا لتسهيل رجوعكم قدر الإمكان. |
Bir şantajı kolaylaştırmak için iki kere para almak senin için sorun değil mi? | Open Subtitles | أأنتَ موافق على أن تقبض مرّتين لتسهيل ابتزازها؟ |
Bu tür çipler daha çok yeni. Bazı kalburüstü gece kulüpleri, hesap takibini kolaylaştırmak için çok özel müşterilerinde bunu kullanıyor. | Open Subtitles | هناك العديد من الملاهيّ اليلية ، يمنحوا تلكَ البطاقات للأعضاء المهمين ، لتسهيل مراقبة خدمتهم. |
Efendim, operasyonları kolaylaştırmak için Savunma Bakanlığı'na gitmeliyiz. | Open Subtitles | سيدي, علينا الإنتقال إلى قسم الحرب لتسهيل العمليات. |
Bu tip büyüyen hükümetlerin reformu kolaylaştırmak için Batı şirketlerinden finansal destek almalarını gerekli. | Open Subtitles | هذه الحكومات الناشئة في حاجة إلى الدعم المالي من الشركات الغربية لتسهيل الإصلاح |
Mahkemenin karşısına geçip işini kolaylaştırmak için nefsi müdafaa olduğunu söylemeyeceğim. | Open Subtitles | حسنا، أنا لن أدخل إلى محكمة القانون وأقول أنني قمت بذلك دفاعاً عن النفس فقط لتسهيل عملكِ أنا لم أفعل ذلك |
Her cinayet bir soygunu kolaylaştırmak için işlendi. | Open Subtitles | كل جريمة قتل كانت معنية لتسهيل عملية سرقة. |
Yutkunmasını kolaylaştırmak için iltihap giderici verdik. | Open Subtitles | لقد اعطيناه مضاد للالتهاب لتسهيل عمليه البلع |
Her cinayet bir soygunu kolaylaştırmak için işlendi. | Open Subtitles | كل جريمة قتل كانت معنية لتسهيل عملية سرقة. |
Tüm dünyadaki fizikçilerimizin CERN’de saklanan ve sürekli gelişen büyük veriye oraya gitmeden erişimini kolaylaştırmak için ağların aynı dilde konuşması gerekliydi. | TED | لتسهيل وصول علمائنا الفيزيائيين حول العالم إلى البيانات الضخمة الآخذة في التوسع المخزّنة في المختبر اﻷوروبي لفيزياء الجزيئات دون السفر، كان من اللازم أن تتحدث الشبكات بنفس اللغة |
Seni sürüsüne katmayı kolaylaştırmak için yüklerinden kurtulmanı istiyor. | Open Subtitles | ليسهل عليك أمر الإنضمام لمجموعته |
- Ayarlanmış evlilikleri kolaylaştırmak için. | Open Subtitles | انها وسيلة لتيسير الزواج |
Keşke bunu kolaylaştırmak için yapabileceğim bir şey olsa. | Open Subtitles | وأود أن كان هناك شيء ما يمكن القيام به لجعل الأمر أكثر سهولة. - ولكن أنا بخير. |
İşleri kolaylaştırmak için yalan söyledim. | Open Subtitles | كذبت لأسهّل الأمور، إنّي... |