Benim bir bedenim yok, o yüzden öleceğini düşünürken tattığın korkuyu tadamam... | Open Subtitles | لا استطيع ان اشعر بالخوف الذي واجهته اليوم لأنني لا امتلك جسدا |
Ama yarın için bir söz vermedim. korkuyu hissedebiliyor musun Peder? | Open Subtitles | ولكنى لم أقل أى شىء عن الغد هل تشعر بالخوف أبتى؟ |
Çoklu bakış açıları sadece görünürdeki korkuyu yoğunlaştırıyor– gözleri çerçeve boyunca yersiz bir barış arayışına gönderiyor. | TED | الزوايا المتعددة تعمل فقط على عرض الرعب مُظهرةً الأعين الدائرة باندفاع حول الإطار في بحثٍ غير مجدٍ عن السلام. |
Ama şimdi o korkuyu yaşamak durumundayız. | Open Subtitles | ولكن الآن ،عوضاً عن ذلك، سنُبعِدُ أنفسنا عن ذلك الرعب |
Mike öldürüldüğünde, korkuyu bir silah olarak kullanmaya çalışan güçleri hatırlıyorum. | TED | عندما قتل مايك، أتذكر السلطات التي كانت تحاول استخدام الخوف كسلاح. |
Beni sevmeyeceklerine ya da yeterince iyi olmadigima dair herhangi bir korkuyu kesinlikle yok ediyordu. | Open Subtitles | لقد قضى على اي خوف من احتمال ان يحبوك او ان تكون جيد بما فية الكفاية |
korkuyu hissedip kaybetmekten korktuğumuzda olağanüstü şeyler yapma yeteneğine sahibiz. | TED | حين نحس بالخوف ونخاف من الخسارة نكون قادرين على أمور استثنائية. |
Şimdi, bu sahnede, korkuyu hissediyorum. | TED | في هذه اللحظة، على المنصة، أِشعر بالخوف. |
Gittikçe azalan mumunu gören doktor, hastalarının gözlerinde bir an için gördüğü korkuyu hissetti. | TED | شعر الطبيب عند رؤية ضوئه المتضاءل، بالخوف الذي يلمحه بعيون مرضاه. |
İlk defa o gün korkuyu hissettim. | Open Subtitles | ذلك اليومِ كَانَ المرة الأولى التي أحسست فيها بالخوف |
Batı kültürünün her iki örneği yöneticilerin kalbine korkuyu yerleştirdi. | Open Subtitles | ، كلا النموذجين للثقافة الغربية .. قذف الرعب في قلوب الحُكّام |
Sen ona saldırdığında köylünün gözlerindeki korkuyu hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكرين نظرة الرعب في عيني الفلاح عندما كنتِ تنقضين عليه؟ |
O ölümcül kelime, beynimin içinde dönmeye başladığı zaman lenf bezlerimi donduran o tarif edilemez korkuyu asla unutamam. | Open Subtitles | لن أنسى أبدا الرعب الكبير الذي جمّد الليمفاوية في غددي عندما قامت الكلمة السامة بإخافة عقلي المترنح |
Bay Kuttner, zihnimiz bir çok mantıklı ve mantıksız korkuyu içerisinde barındırır. | Open Subtitles | سيد كوتنر، إن العقل يحمل عدداً غير محدود من الخوف العقلاني واللاعقلاني |
Başkan göreve terörizmin gölgesi altında geldi ve haklarımızı ezmek için korkuyu kullanıyor. | Open Subtitles | الرئيسَ بلغت السلطة تحت شبح الإرهاب وإنها تستخدم الخوف لتدوس على حقوقنا المدنية |
Ve bu korkuyu kullanmak bombokluğun bir unsurunu kullanmayı gerektirir. | Open Subtitles | واستخدام ذلك النوع من الخوف يتطلب عنصر معيّناً من السوء. |
Yakınlaşma korkusu vardı ama beni çok sevdiğinden dolayı, bu korkuyu yendi. | Open Subtitles | كان لديها خوف من العلاقة الحميمة، ولكن بسبب أنها تخاف علي, نسيت هذا الأمر. |
Fakat geçtiğimiz yıl, bütün manşetleri ve korkuyu üzerine alan Ebola oldu. | TED | لكن في العام السابق، فإن إيبولا هو الذي سرق كل العناوين و المخاوف. |
İnsanların, sebep yerine korkuyu kullandıklarını görünce, ben de korkuyorum. | Open Subtitles | أنا أخاف عندما أرى الناس يخافون لعدم وجود سبب للخوف. |
Buradaki din kardeşlerimizin hepsi, hiçbir katliama karışmayacaklarına, korkuyu bu krallığın üzerinden söküp atacaklarına yüreklerindeki inancın ve İsa'nın haçının peşinden gideceklerine dair and içmiş bulunuyorlar. | Open Subtitles | كلّ حجاجنا أقسموا ألا يذبحوا او يقتلوا بدافع الحسد ولكن لإبعاد الرهبه من الكومنولث،نحن نسير حاملين صليب المسيح |
korkuyu anlıyor olmalısın. | Open Subtitles | أنت يَجِبُ أَنْ تَفْهمَ الخوفَ |
Birinin cinsiyeti gibi mukaddes birşeyle oynamak, tanrı ile oynamaktır, ve felaketleri ve korkuyu yaymaktır. | Open Subtitles | لعب مَع الشّيء الذي مقدّس كجنسِ شخص ما، يَلْعبُ الله، ومرض وخوف منتشر. |
korkuyu ve adrenalini hissedin. Karar vermenize yardımcı olur. | Open Subtitles | استخدموا خوفكم والأدرينالين لتحديد قراراتكم. |
Ondan sonra da ismin gerekli korkuyu oluşturan şey olduğunu bana açıkladı. | Open Subtitles | ثم شرح لى أن الأسم مهم جدا فهو شئ يثير الفزع الحقيقى |