Günümüzde korsanlık dünya çapında oldukça aktif bir tehdit. Bu Hint Okyanusu'ndan bir örnek. | TED | تشكل القرصنة اليوم تهديدا حيًا جدًا حول العالم. هذا فى المحيط الهندى. |
korsanlık aslında mevcut sistemde amatörce bir inovasyon ve son derece demokratik bir faaliyet. | TED | القرصنة هي في الحقيقة أي ابتكار هاوٍ على نظام موجود، وهو نشاط ديمقراطي بعمق. |
Koloni ticareti gelişiyordu ve korsanlık çok kârlıydı. | TED | كانت تزدهر التجارة بين المستعمرات وكانت القرصنة تحقق أرباحاً عالية. |
korsanlık ve cinayet. İlk defa olmadı. | Open Subtitles | إنها عملية قرصنة وقتل وهذه ليست المرة الأولى |
korsanlık olmadığını biliyoruz. Çünkü korsanlar gemi çalarlar. | Open Subtitles | نعرف أنها ليست عملية قرصنة القراصنة يسرقون السفن |
Bu arada, halledeceğimiz her zamanki korsanlık işimiz var. | Open Subtitles | وفي هذه الاثناء نقوم بعمل القرصنة التقليدي |
Nadiren de olsa, doğru amaç uğruna korsanlık yapmak gerekebilir. | Open Subtitles | ربما هذه أحد المناسبات النادرة الذي يحدث فيها تصرف صحيح تجاه القرصنة |
korsanlık yapmak için seni terk ettiğimde, mecbur kaldığım şeyi yaptığımı söyleyebilirdim. | Open Subtitles | أستطيع أن أقول لم أرغب, كنتُ مُجبر عندما تركتك ذاهباً من أجل القرصنة |
Bu hediyeler korsanlık yaparak elde edilmiştir, Majesteleri! | Open Subtitles | تلك الهدايا يا صاحبة الجلالة من ثمار القرصنة |
Cesur kaptanların özgür yelken açtığı bir korsanlık çağına hükmediyorsun. | Open Subtitles | لقد حكمت عمراً من القرصنة حيث يبحر الربابين الأقوياء المياه الحرة |
Günümüzde bile korsanlık, sadece erkeklerin yaptığı bir iş. | Open Subtitles | فإلى اليوم تعتبر القرصنة مهنة ذكرية بحتة |
Üniformalardan, kimliklerden hesap geçmişlerinden, temel korsanlık donanımından ve bir de telefon sistemlerine sızmaktan bahsediyorum. | Open Subtitles | أتحدث عن زيهم الرسمي، هوياتهم، تاريخ الحساب، ومعدات القرصنة القياسية وأريد إبطال نظام الهاتف لديهم، أفهمت ذلك؟ |
korsanlık Karşıtı Büro zaten vardı şunu belirtmek isteriz ki biz bu çatışmada aktif rolü oynayanlarız. | Open Subtitles | مكتب مكافحة القرصنة موجود بالفعل أردنا أن نعلن أننا الطرف النشط في هذا الصراع |
Neticede, namusumuzla azıcık korsanlık yapmayalı epey zaman oluyor gibi. | Open Subtitles | الكل في الكل، يبدو أنه مضى وقت طويل ولم نقم بعملية قرصنة صادقة |
Bu andan sonra, korsanlık yapan kim olursa senin adamlarından birisi olarak görülecek, devlet düşmanı sayılacak. | Open Subtitles | من هذه اللحظة وصاعداً، أي رجل يشارك في فعل قرصنة بالبحار سيفترض أنه أحد رجالك وعدواً للدولة |
korsanlık yasasına göre beni kaptanınıza götürmelisiniz. | Open Subtitles | طبقاً لميثاق الإخوة، المدونه من قبل القراصنة مورغان و بارثالميو يجب أن تأخذني إلى قائدك |
korsanlık mantığı bu şekilde işlemez. Eğer onlara istediklerini hemen verirsek, söylecekleri: | Open Subtitles | عقلياً، التعامل مع القراصنة لن يكون على نفس المنوال |
Babamın daha önce yaptığı en kötü korsanlık türü de değil. | Open Subtitles | إنه حتى ليس أسوء نوع من القرصنة .يفعله أب قرصان |
Bunu William ve Palle yazsınlar, korsanlık hikâyesini bize ver. | Open Subtitles | دع ويليام وبيل يكتبان الخبر واتركنا نتفرغ للقرصنة |
Toplanın, leventler. Bu korsanlık işinin sonu değil. | Open Subtitles | الي ايها الفتيان ، فهذه ليست آخر محاولات القرصان |
Bana sorarsan korsanlık az evvel başladı. | Open Subtitles | القرصنه قد بدأت بالفعل اذا سألتني |
Eskiden beraber korsanlık yaptığımızda riskleri umursamazdın. | Open Subtitles | في الماضي حينما كنا نقوم بعمليات الأختراق لم تكترثي للمخاطر. |
Ona sadece korsanlık olayını ayarlarken ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | . وثم بطريقةٍ ما ظن أني سأقوم بالعمل معه . احتجته فقط من اجل إعداد عملية الاختطاف |
Cinayet, darp korsanlık, kundaklama, hırsızlık kaçakçılık. | Open Subtitles | اغتيال، واعتداء، وقرصنة وتخريب، وسرقة، وتهريب. |
Üstelik Müslüman ticaret gemilerine saldırarak korsanlık yapıyorlardı. | Open Subtitles | وكانت أيضا ملجأ للقراصنة والذين كانوا يغيرون على السفن التجارية المسلمة |