Yeryüzü'nün zehirini içlerine çektiler... ..temiz kristallerle arındırdılar, öldüler ve saf kumlar oldular. | Open Subtitles | وقد امتصت السموم من على الأرض منتجتا بذلك البلورات النقية خمدت من ثم تحول إلى رمال |
Mesela nadide kristallerle kaplı, bu 5 metrelik koniler gibi. | Open Subtitles | مثلهذهالمخروطاتذواتالخمسةأمتار ، مكسوة بأكثر البلورات جمالاً. |
Bağırsaklarındaki sezyum, mürekkepteki kristallerle birleşecek ve sen de vücudundaki maddeyi dışarı atacaksın. | Open Subtitles | فالسيزيوم الموجود في أمعائك سيرتبط مع البلورات في الحبر وستقوم بإخراج التلوث |
Bunu çölde beraberinde bunun gibi kristallerle, saf takyon enerjisine bulanmış halde buldum. | Open Subtitles | لقد وجدتها في الصحراء بجانب بلورات مثل هذه التي تشع بطاقة جسيمات صافية |
İlk olarak yağmur yağdırıcı iyot kristallerle karıştırılmış zengin besin değerli formülümüzle bulutları tohumluyor. | Open Subtitles | أولاً يقوم بتغذية السحب بالمواد الغذائية الغنية الممزوجة مع بلورات تكوين الأمطار |
Bir sonraki bildiğim ise, kristallerle beni ovuyor olacaksın. | Open Subtitles | بعد قليل سوف تفركني بالكريستالات |
Ancak problem şu ki, gama detektörleri içi ışıldayan kristallerle dolu kocaman hantal tüplerden oluşuyor ve küçük tümörleri teşhis için memeye bir türlü yeteri kadar yaklaştırılamıyor. | TED | ولكن كانت المشكلة ان مستقبلات اشعة جاما مرتبطة باسلاك كبيرة وكانت مملوءة بالكثير من بالبلورات الملألئة وكان لا يمكن احاطة الثدي بهذه المستقبلات لإيجاد الاورام الصغيرة |
Mağaranın duvarları en nadide ve hassas kristallerle kaplıydı. | Open Subtitles | الجدران قد غُطيت بأكثر "البلورات" رقة و هشاشة. |
Ama Balcoin kanının kristallerle özel bir bağı var. | Open Subtitles | لكن دماء (بالكوين) لديها إرتباط مميز بالبلورات |
Blackwell'e göre bizim sadece kristallerle bağlantımız yokmuş aynı zamanda kafatasıyla da bağlantımız varmış. | Open Subtitles | وفقًا لما يقوله (بلاكويل)، لسنا متصلين بالبلورات فحسب، نحن أيضًا مرتبطين بالجمجمة. |