Şeytanın kucağında oturan bir dünyada iyilik yapmanın tek yolu benim için buydu. | TED | كانت هذه هي الطريقة الوحيدة بالنسبة لي لأقدم شيئاً للعالم المرتمي في حضن الشيطان. |
Onunla ilk tanıştığımda, büyükannesinin kucağında oturuyordu. | TED | عندما إلتقيتهم في البداية، كان يجلس في حضن جدته |
Vantrolog öncelikle küçük bir çocuğun kucağında oturduğuna bizi inandırmalıdır. | TED | كان المتمتم من بطنه يجعلنا نصدق ان الطفل الذي يجلس على حضنه |
Önemli değil. Ben de, kucağında osurduğum için tekrar özür dilerim dostum. | Open Subtitles | لا مشكلة, و مرة اخرى أعتذر عن إطلاق الريح في حضنك |
Onun kucağında oturmayı severdi çünkü yatağında yatmanın onun için acı verici olduğunu söylerdi. | TED | كان يحب الجلوس البقاء في حضنها لأنه قال أنه مؤلم بالنسبة له الإستلقاء على فراشه |
Bir yıl sonra kucağında feryat figan bir bebekle kapıma geldi. | Open Subtitles | بعد عام، جاءت إلى بوابتي ومعها طفل يصرخ بين ذراعيها |
Bana kurabiyeler pişirip kucağında uyumama izin verirdi. | Open Subtitles | لقد إعتادت أن تخبز لي الكعكات، وتدعني أغفو على حجرها. |
Hadi şu kısa anı yaşayıp birbirimizin kucağında kendimizden geçelim. | Open Subtitles | دعينا نقتنص اللحظات القليله التي لدينا لنجد النشوة في أحضان بعضنا. |
Ve babamın kucağında ağlardım. | Open Subtitles | و أبكي في حضن أبي و هو يجلس ساكناً تماماً |
Wei çocuğun beyninin babasının kucağında dağılmasını özellikle istiyor, arkadaşım. | Open Subtitles | السيد وي تحديداَ يريد مخ الطفل يتناثر في حضن الأب ، يا صديقي |
Bu lafı en son duyduğumda, Gil bir Japon iş adamının kucağında otururken bağıra çağıra şarkı söylüyordu. | Open Subtitles | آخر مره سمعت هذه الجمله كان جيل يرددها يبنما هو جالس على حضن رجل أعمال ياباني |
Vergi mükelleflerinin paralarının bir adamın kucağında ilk ziyan oluşu değil bu. | Open Subtitles | ليست تلك أولّ أموال الضرائب المُهدرة على حضن رجل |
Baban balonları şişirirken, sen palyaçonun kucağında onları bana uzatırdın. | Open Subtitles | كنتِ تجلسين على حضن المهرّج حينما كان يصنع الحيوانات البالونيّة وكنتِ تواصلين تسليمها لي |
Alın onu. Aman tanrım! Kıçımın onun kucağında olduğu da nereden çıktı? | Open Subtitles | يا إلهي, مهما يكن الأمر عن كون مؤخرتي في حضنه |
Maçta yerfıstığı yerken Chris bütün kabukları kucağında biriktiriyordu. | Open Subtitles | كنا نأكل الفستق ومن ثم نظرت للأسفل و كريس لديه جميع الأصداف على حضنه |
kucağında dans edebilmek için, oksijen tankını kenara çekmem gerekirdi. | Open Subtitles | كنت أحرّك أنبوبة الأكسجين جانباً حتى أرقص في حضنه |
kucağında direksiyonu tutayım mı? | Open Subtitles | هل أستطيع أن أجلس في حضنك و أوجه المقود؟ |
kucağında aş erdiğin bir kutu şekerlemeyle. | Open Subtitles | مع وعاء من الحلويات على حضنك ليشفي غليلك |
kucağında, şalının altında İç Savaştan kalma bir tabanca var... seni gözünü kırpmadan öldürür. | Open Subtitles | هناك مسدس قديم في حضنها تحت شالها ستقتلك بمجرد أن تراك |
kucağında, şalının altında İç Savaştan kalma bir tabanca var... seni gözünü kırpmadan öldürür. | Open Subtitles | هناك مسدس قديم في حضنها تحت شالها ستقتلك بمجرد أن تراك |
Bir anda kanınız kaynadı birbirinize. Şu ana kadar kısmen olarak onun kucağında oturmanı bekliyordum. | Open Subtitles | لقد تلائمتم سوياً يارفاق لقد توقعت غير أكيد جلوسك بين ذراعيها الآن |
Bir kadeh Chardonnay ve kucağında da çantası. | Open Subtitles | اه , كأس شاردونيه وحقيبتها علي حجرها |
Gerçekten kadının başı adamın kucağında. | Open Subtitles | انها تضع رأسها فى أحضان الرجل... حسنا |
(Kahkahalar) Hareket şeklin gücüme gitti, hayvansal incelikten yoksunluğun, yemek için sandalyeye oturma şeklin, kucağında bir battaniye, elinde bir bıçak... | TED | كرهت طريقة تحركك، فقدانك للجمال الحيواني، طريقة جلوسك على الكرسي لتأكل، منديل المائدة على حجرك والسكين فى يدك. |
Yatağımızı çalışma masasına çevirdin. - En azından beni kucağında taşıyabilirdin. | Open Subtitles | لقد حولت سريرنا لمحطة عمل على الأقل يمكنك حملي إلى العتبة |
Babam hala eşimi ve oğlumu kucağında tutuyordu. | Open Subtitles | أبي يحضن زوجتي وابني بين ذراعيه |