Sanki adam yanınızda oturmuş, kulağınıza kim bilir neler fısıldıyor. | TED | كأن الرجل يجلس بجوارك يهمس ايّا ما كان في أذنك. |
Buradan yol alır ve iç kulağınıza ulaşır. | TED | ما إن ينتقل هناك عليه الوصول إلى أذنك الداخلية. |
Biliyor musunuz, şu kamışı almak, kulağınıza sokmak ve bu güne değin düşündüğünüz, hissettiğiniz ya da gördüğünüz her şeyi çıkarmak isterim ya da mesleğiniz konusunda düşlediklerinizi. | Open Subtitles | أود أخذ هذه القرشة ووضعها في أذنك وإستخراج كل ما شعرت ورأيت وسمعت |
Sevimliliği bilemezsiniz, kısa eteğinizle kulağınıza bakarsanız. | Open Subtitles | انت لن تعرف الاعجاب حتي لو جلس في حجرك ونفخ في اذنك |
Karıncalanma gibi bir hisle kafanızda bir resim mi oluşuyor, yoksa kulağınıza fısıldayan boğuk bir ses gibi mi? | Open Subtitles | هل هو إحساس رعاش أو صورة في عقلك أو صوت خشن يتذمر في أذنك ؟ |
kulağınıza bir Babil Balığı soktuğunuz zaman herhangi bir dilde söylenen her şeyi anında anlarsınız. | Open Subtitles | و النتيجة العملية لهذا إذا وضعت واحدة فى أذنك فسوف تفهم فى الحال أى شىء يقال لك بأى لغه |
Biliyorum, duymayı istiyorsunuz bütün gerçekleri o yüzden kulağınıza bir çubuk sokun ve temizleyin tüm kirlerini. | Open Subtitles | لذا ادخل زعنفة في أذنك وأستخرج الشمع. أزل الشمع من آذانك، ستبدو أكثر بشاشة |
Bay Cole, kulağınıza takılmış bir şey var. | Open Subtitles | سيد كول، يبدو أن لديك شيء عالقا في أذنك. |
Anne baba olarak, çocuğunuzun kulağınıza ağlamasından daha sinir bozucu şeyler olduğunu fark edersiniz. | Open Subtitles | ..كأب، ستدرك أن هناك أموراً أكثرُ إزعاجاً من بكاء طفلك في أذنك.. |
Bilinci yerinde olsun ya da olmasın babanızın kulağınıza fısıldamaktan yine de çok mutlu olacağına inanıyorum. | Open Subtitles | وأعتقد أن والدك سيكون سعيداً جداً ليهمس في أذنك سواء كان في وعيّه أو لا |
kulağınıza avutucu tatlı sözler fısıldamamı mı isterdiniz? | Open Subtitles | هل تفضل لو همست كلمات الطمأنينة المعسولة في أذنك |
Kabul etmek gerekir ki, hukuk okumaya başladığınızda, kulağınıza bir ses Atticus Finch'in ismini fısıldar. (Ç.N. : Atticus Finch, 'Bülbülü Öldürmek' kitabındaki erdemli avukatın adıdır.) | TED | اعترف أنك عندما تذهب لكلية الحقوق، يكون خافت ذلك الصوت الذي يهمس في أذنك: "أتيكوس فينش" |
Bir saniye bekle. , kulağınıza bir şey var bekleyin. | Open Subtitles | انتظرثانية ، انتظر لديك شيء في أذنك |
kulağınıza fısıldıyor. | TED | كأنه يهمس في أذنك. |
Sözleri kulağınıza fısıldayacağım. | Open Subtitles | سأهمس التعويذة في أذنك |
Mesela Marilyn Monroe'nun kulağınıza ne fısıldayacağını yazabileceksiniz. | Open Subtitles | سيكون بإمكانك كتابة ماتريد (مارلين مونرو) تهمس في أذنك |
Bayan! Bunu kulağınıza takıp... bebeğin kalp atış hızını izlemenizi istiyorum. | Open Subtitles | يامدام اريدك ان تضعي هذا في اذنك |
Şunu kulağınıza takın. | Open Subtitles | ضعي هذا في اذنك |