Erken boşalma, kusurlu prezervatif ya da katilin kızı temizlemesi... | Open Subtitles | إستمناء مسبق , واقي معيب أو ممكن أنه قام بتنظيفها |
Açıkça görülüyor ki bunda kusurlu birşey var. | Open Subtitles | من الواضح أيضاً أن هناك شيء معيب في هذا الشيء |
Ne de olsa en önemli özelliklerini açığa çıkardı, işletme ve finansın kısıtlamalarını kaldırmak, kamu korumalarını yok etmek, bizi birbirimizle aşırı bir rekabet içine sokmak elbette biraz kusurlu. | TED | بعد كل شيء، قد كشفت معالمها الرئيسية، التي كانت رفع القيود عن الأعمال والمال، وهدم دور الحماية العامة، ووضعنا في منافسة شديدة مع بعضنا البعض، كأنه لا توجد عيوب تذكر. |
Ve bu, sözcüklerdeki seslerin kusurlu bir temsiliyle sonuçlanır. Farklı boşluk sabiti olan bir mekanizma ile normal olmayan farklı bir strateji. | TED | وهذا يؤدي إلى خلل في تمثيل أصوات الكلمات ، غير طبيعي ، استراتيجية مختلفة، من قبل جهاز يحتوي على مساحات مختلفة ثابتة. |
Ne dediğimi duyuyorsunuz. Bu kusurlu bir şaheser. | TED | تستطيعون ان ترون ماذا قلت بهذا الخصوص.كانت تلك تحفة معيبة. |
Kendi gerçekliğimiz, ideal Formlar'ın kusurlu kopyalarından oluşur. | TED | يتألف واقعنا من نسخ ناقصة من الأشكال المثالية. |
Bence buradaki önemli nokta hepimizin kusurlu olduğunu kabullenmek. | TED | وأعتقد أن النقطة الهامة هنا هو الاعتراف بأن كل واحد منا لديه عيب |
kusurlu aşkların dünyasına olan ihtiyacın... bütün yaşam tükenene kadar damarlarını tıkamaya devam edecek. | Open Subtitles | حاجتك الي عالم يكون ..... ،فيه الحب معيوب ،سوف تسدّ شرايينك باستمرار .حتي تنتهي حياتك |
Ömürlerini kısaltmak için klon DNA'larını kusurlu yaptık. | Open Subtitles | وضعنا بعض العيوب فى نسخة الحمض النووىّ لمنحها حياة ممتدّة قصيرة |
Kardeşim Eddie ilköğretim okullarına kusurlu su püskürme sistemleri satar. | Open Subtitles | أخي كان يبيع رشاشات مياه معيوبة إلى المدارس الإبتدائية |
Belki de bunun nedeni adaletin sonunda işin 12 kişinin kararına bağlandığı kusurlu bir kavram olmasıdır. | Open Subtitles | ربما لأن العدالة مفهوم معيب يتلخص في النهاية إلى قرار يتخذه 12 شخصاً. |
Vali Meclis Başkanları'na teşekkür edip Hayat Arkadaşlığı yasasının kusurlu olduğunu fark ettiğini ve yasayı değiştirme taraftarı olduğunu söylese nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا عن أن المحافظ يقول أنه بفضل الملاّك. قد أدرك أن قانون الشراكة المحلى معيب. وهو يعتزم دعم تغيير القانون. |
Ve bize söylediklerine dayanarak, bu bir kusurlu ürün. | Open Subtitles | وبناء على ما لديك قال تبين لنا، أنه منتج معيب |
Planın biraz kusurlu, ama boş ver, kimse mükemmel değildir. | Open Subtitles | الخطة بها عيوب بسيطة، لكن لا يوجد شخص مثالي. |
"H.K.," iç tarafından hafif kırıntılı veya kusurlu demek. | Open Subtitles | ما تتحدّث عنه هو وجود عيوب داخلية طفيفة بالماس أو محتواه |
Basitçe söylersek ölü adamın semptomları tasarımlarının kusurlu olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أساساً الأعراض في الرجل تظهر كأن لديه خلل في التركيب |
Basitçe söylersek ölü adamın semptomları tasarımlarının kusurlu olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أساساً الأعراض في الرجل تظهر كأن لديه خلل في التركيب |
İşte bu çukur ve kırpıntı meseleleri yüzünden elle tekrar sayımın kusurlu olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | مشكلة التشاد المدمل هي بالضبط سبب إعتقادنا أن الفرز اليدوي في أصلها معيبة |
Fena değil diye düşünebilirsiniz. Ama bu yöntem, kusurlu ve nihayetinde güvenilmezdir. | Open Subtitles | لكن كانت هذه الطريقة ناقصة ولم يُعتمد عليها في النهاية |
İkinci testle sana aradığın cevabı verdim ama aslında o hikayenin kusurlu bir kurgusu var. | Open Subtitles | في الأختبار الثاني، إنني أعطيتك الإجابةالتيكنتتبحثعنها .. لكن هذه القصة لديها عيب. |
Bütün köpekler bulldoglar gibi bütün sıkıştırma işlemleri de Nucleus gibi kusurlu değil. | Open Subtitles | مقصدى ان ليس كل الكلاب بشعيين مثل هذا ال" بول دوج" ليس كل الضغط معيوب كالنواه |
Ve Tanrı Musa'ya dedi: onlara de ki gelecek kuşakların... kusurlu evlatları Tanrı'nın cennetine giremez. | Open Subtitles | أنهناكأجيالفيالمستقبل.. الذين لديهم بعض العيوب الخلقية ليسوا مؤهلين لتناول طعام الأخرين |
Eğer kusurlu mermi yapıyorsa ve onları tedarik zincirine sokma yolu bulduysa... | Open Subtitles | إذا كان يبني قذائف معيوبة خاصة به و كان له طريقة ليدخلها لسلسة التزويد... |
Yani insan olarak gelişimini tamamlayamamış ve hâlihazırda sizin vücudunuzdan beslenen kusurlu bir ikiz. | Open Subtitles | ـ أنه توأم غير مكتمل النمو لم يتطور إلى شخصٍ كامل لكنه بقي ينمو متغذياً من جسمك |
Zincir bir hastanenin kasıtlı olarak kusurlu bir kalça protezi takmasıyla devam ediyorum. | Open Subtitles | بالإنتقال للسلسلة الطبية التي تزرع أطراف صناعية ملوثة عن عمد |
Bu kusurlu ve yetersiz olduğunu düşünme özellikle--- Sadece bir gençlerle konuşun. | TED | ذلك الشعور بكونك ناقص ومَعْيُوب منتشر بكثرة فقط تحدث مع الشباب |
Araştırmamız, suçluların kusurlu amigdalalarını gösteren MR taramalarını mahkemeye kanıt olarak sunmalarını ve cezadan kurtulmalarını ileri sürmüyor. | TED | وبحثنا هذا لا يقترح أن يستخدم المجرمون نتائج الفحص الذي أخضعناهم له كدليل أمام المحكمة لكي يتم الإفراج عنهم بسبب الخلل في الأميجدالا لديهم |
Ve kusurlu biçimde büyümesinin sebebi, bebek beyninin yaşamının erken döneminde makine prosesinin gürültülü olmasıdır. | TED | والسبب في أنه نمى بشكل سيء هو أنه مبكرا في حياة دماغ الطفل كانت آلة المعالجة مشوشة. |
Maalesef dava sadece kusurlu bir DNA kanıtına dayandığı için ağır suçtan, suçlu bulmayı hükümsüz kıldı. | Open Subtitles | لسوء الحظ، أن يفرغ هذه القناعة جناية لأنه كان عليه الحال مبنية فقط على أدلة الحمض النووي الملوث. |