Ve sonra kuzeye doğru, kule tarafından buraya, buraya ve buraya gitmiş | Open Subtitles | ومِن ثمّ ذهبت إلى الشمال مِن خلال البُرج الذي هنا، هنا، وهنا. |
Radara göre şimdiden sahil kesiminde yağış başladı.... ...ve hızla kuzeye doğru ilerliyor. | Open Subtitles | الرادار يظهر بالفعل زيادة عجلة السرعة عبر المناطق الساحلية و تتحرك بسرعة للشمال |
kuzeye doğru uzaklaşıyor, çok da yükseldi. | Open Subtitles | انه يتجة بعيداً نحو الشمال وبمستوى عالى جداً |
kuzeye doğru gideceğim, haritaya göre orada askeri bir üs var... | Open Subtitles | سأذهب شمالا حسب الخريطة فهناك معدات عسكرية |
En son kuzeye doğru giderken görülen iki kadın kaçak için tetikte olun. | Open Subtitles | كن على اطلاع على اثنين من الهاربين الإناث شوهد آخر مرة باتجاه الشمال. |
Rüzgar doğudan kuzeye doğru esiyor. | Open Subtitles | الرياح السائدة تزيح النتائج العرضية من الشرق إلى الشمال |
Hava desteği. Football kuzeye doğru giden öndeki cipte, durdur onu. | Open Subtitles | فرق الجو، الكرة في السيارة الجيب المتجهة إلى الشمال لتأخذوها |
Football kuzeye doğru giden öndeki cipte. | Open Subtitles | الكرة في السيارة الأولى المتجهة إلى الشمال |
kuzeye doğru yola çıkmıştık ki, korucular bizi fark etti. | Open Subtitles | بينما نشق طريقنا للشمال ، إثنان من رجال الدوريات شاهدونا |
Telefonun yerini tespit ettik, kuzeye doğru gidiyor. Peşine ekip gönderelim mi? | Open Subtitles | لدي تحديد مواقع بالاقمار الصناعية على الهاتف يتوجه للشمال هل نرسل وحدات؟ |
Eğer kasabanın güney yakasındaysanız, kuzeye doğru gidin. | Open Subtitles | إذا كنتم بالجهة الجنوبيه من المدينه إذهبوا للشمال |
Bir gün, hala hatırlıyorum... buzullar eridi ve buzdağları kuzeye doğru sürüklendi. | Open Subtitles | ذات يوم، لازلت أتذكر... فقد ذاب الجليد وانجراف الجبل الجليدي نحو الشمال |
Bahar zamanı, kazlar kuzeye doğru uçuyor olmalılar. | Open Subtitles | إنه فصل الربيع ، لذا الإوزات لابد أنها تطير متجهة نحو الشمال |
Şubat ayı ve dünyanın ekseni eğilirken güneş ışınları yavaş yavaş kuzeye doğru geliyor ve kuzey kutbu, sert kışın altından ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | في نصف الكرة الأرضية الشمالي ونظرا لميلان الأرض على محورها فإن أشعة الشمس تزحف ببطء نحو الشمال |
kuzeye doğru yol alan ve çok sıkı korunan bir tahterevan görmüş ve içinde Shingen'in olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | وَجدتُ حَرسَ المحفّةً متَعجلين شمالا فكّرتُ ان شينجن كاُنُْ فيه |
Damperliler ile kuzeye doğru ilerliyorlar. Sen içki mi içtin? | Open Subtitles | لقد اتجهوا شمالا ضمن شاحنات نفايات هل كنت تشرب يا ماكلين |
Albayın izniyle. Devriyeler Kızılderililerin kuzeye doğru gittiğini söylüyor. | Open Subtitles | بعد إذنك سيدى القائد الدورية القادمة تخبر بوجود أعداء باتجاه الشمال |
Filipin açıklarında güçlü bir fırtına başgösterdi ve kuzeye doğru ilerlemesi bekleniyor. | Open Subtitles | إعصارٌ قويّ قادم من الساحل الفلبيني، و من المُتوقع أن يتجه شمالًا. |
Beverly Glen, Pico'dan kuzeye doğru şartlı tahliye edilmiş silahla saldırı zanlısının peşindeler. | Open Subtitles | يتجه شمالاً إلى بيفرلى جلين ، بيكو مُحقق معه سلاح يتبع مُشتبه به |
kuzeye doğru git, artık müttefikiz güçlerimizi birleştireceğiz, böylece barış ve sukunet sağlanacak. | Open Subtitles | سوف نذهب شمالآ للإنضمام لحلفائنا الجدد لتوحيد القوات لإحلال السلام والهدوء |
Parıldayan kalplerimizle, yükselişi görüyoruz. kuzeye doğru, güç ve özgürlüğe | Open Subtitles | بقلوب مشرقة نراكِ تسطعين" "في الشمال الحقيقي قويّة وحرّة |
kuzeye doğru. | Open Subtitles | بإتجاه ثلاث مئةٍ وستون درجةً شمالاً. |
Eh, yüzümüzü kuzeye doğru çevirmiştik ama birden, nasıl olduysa sola döndük. | Open Subtitles | حسناً، كنا متجهين شمالاً وفجأة استدرنا يساراً |
Ova boyunca kuzeye doğru giden bir grup Uruk-hainin peşindeyiz. | Open Subtitles | نتعقب مجموعة (أورك) متوجهة غربا عبر السهول |
kuzeye doğru döndük. Güneşe doğru gidiyoruz. | Open Subtitles | لقد تراجعنا عن الاتجاة شمالاً نحن الأن فى اتجاة الشمس |
Eğer Arthur Berkhardt'tan kuzeye doğru gidiyorsanız dur, Nellie. | Open Subtitles | إن كنت تتوجّه شمالاً على طريق آرثر بيركهارت |