Ailen zengin. Hiç kabiliyetin olmasa da lüks içinde yaşıyorsun. | Open Subtitles | فأسرتكِ غنية، لذا إن لم تكن لديكِ حتى أيه مقدرة، فمازلتِ تعيشين برفاهية. |
Bak, yarın karını lüks içinde toprağa verirsin. | Open Subtitles | اسمع، غداً ستدفن سيّدتك برفاهية |
New York'ta bir bayan alışveriş yapıp lüks içinde yaşayabilirdi. | Open Subtitles | في نيويورك المخازن الكبرى كانت النساء يعشن برفاهية ويلبسن أحذية (الماكسيز) |
Savaşmak ve ölmek böylece bu sözde hükümet, lüks içinde yaşayacak ve savaşı kazanıyormuş gibi yapacak. | Open Subtitles | لذا أن ما تسمى حكومة لا يمكن أن تعيش إلا في ترف وتدعي أن لا يمكن ان تخسر حرب |
Görünüşe göre kızcağız lüks içinde bir fino gibi yaşamaktan mutsuz. | Open Subtitles | , يبدو كما لو أن الفتاة الحزينة تعيش كحضن كلب في ترف |
Çalışanların hayatları mahvolmuşken onun lüks içinde yaşamasına izin veremem. | Open Subtitles | وسأتأكد جيداً ألا تعيش في ترف في حين دُمرت حيوات العاملين |
lüks içinde yaşayacağız ve Wilma arzu ettiği her şeye sahip olacak. | Open Subtitles | سوف نعيش في رفاهية ، و ويلما ستحصل على كل شيء تستحقه |
Gangsterlerin aileleri bile lüks içinde yaşıyorlar. | Open Subtitles | تعيش عائلة العصابة حياة مرفهة |
Emekliliğim için, böylece Enid'le taşrayı lüks içinde gezebileceğiz. | Open Subtitles | من أجل تقاعدي، لأجوب الريف مع (إينيد) برفاهية |
Sen ve Ezra da lüks içinde yaşayacaksınız. | Open Subtitles | و أنت و عزرا تعيشون برفاهية. |
Sen ve Ezra da lüks içinde yaşayacaksınız. | Open Subtitles | و أنت و عزرا تعيشون برفاهية. |
Sizin ve soylularınızın lüks içinde yaşamasına izin verilebilir. | Open Subtitles | أنت والنبلاء قد يسمح لتعيشوا في ترف |
- Oh,inanın lüks içinde. | Open Subtitles | - ثق بي انة في ترف كبير. |
Kraliyet hanedanının dolaylı üyelerinin bu şekilde ödüllendirilmesi ve lüks içinde yaşaması düşüncesiz gözükürmüş! | Open Subtitles | قالوا إنه سيكون من غير المناسب أن يُرى فرد ثانوي من العائلة المالكة وهو يتلقى المكافات ويعيش في رفاهية. |
Sindirella sarayda lüks içinde yaşasın | Open Subtitles | َ"سندريللا"َ فى القصر تعيش حياة مرفهة |