| Namuslu insanları aramaya hiç lüzum yok, burda hırsızlık kimin adetidir hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | لا داعي للتوقف وتفتيش الناس الشرفاء كلنا يعلم من الذي يحب السرقة هنا |
| Ver ver, sarmaya lüzum yok. Getir. Çantaya atıvereceğim. | Open Subtitles | لا داعي لأن تلفّها، سأضعها في حقيبتي وحسب |
| Perva etmene lüzum yok. Bildiklerini anlat, seni âzat edeyim. | Open Subtitles | لا داعي للخوف نبّئني بما تعلم وسأطلق سراحك |
| Tasarımdaki gibi gözükmesine lüzum yok, bunların hepsi biticek senin istediğine göre. | Open Subtitles | لا حاجة بأن تري المخطط كلها تعود إلى ما قلتيه |
| Üzülmenize lüzum yok. Doğru söylediğinizi çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | . لا حاجة لتتضايقي , انا أعلم أنك حقيقية |
| Başka kimsenin ölmesine lüzum yok, Jerron. | Open Subtitles | ليس هناك حاجة لأحد آخر أن تموت ، وJerron. |
| Rahatsızlık hissetmiyorum. Endişe etmenize lüzum yok. | Open Subtitles | .إنّ ذلك لايزعجني بتاتاً .أنت لست بحاجة لأن تقلقي |
| - Senin kuralın. - Evet ama onu zorla atmanıza lüzum yok. | Open Subtitles | أجل، لكن لا داعٍ لطرده بالقوّة، سنرحل. |
| - Buna lüzum yok. - Senin için mahsuru yoksa, istiyorum. | Open Subtitles | ـ لا داعي أن تفعل ذلك ـ كلا، أود ذلك، إن كنتِ لا تمانعين |
| Anlamadığım şey, insanlar, olaylar "söylememe lüzum yok" demeye zorladığında, neden hep "söylemeye lüzum yok" der. | Open Subtitles | لكن غير الواضح هو لماذا يقول الناس دائماً "مما لا داعي لقوله".. لكنهم بعد ذلك يذكرون الكلام الذي هو "ما لا داعي لقوله" |
| Korkmana lüzum yok. Senden beni kurtarmanı istemeyeceğim. | Open Subtitles | لا داعي لتخاف لن أطلب منك أن تنقذني |
| Bölümün açık olmasının benim için ne kadar önemli olduğunu söylememe lüzum yok. | Open Subtitles | لا داعي أن أخبرك عن أهمية عدم توقف عمل قسم "الهامشية." |
| Hangi tarafta olduğumu hatırlatmana lüzum yok. - Sana söylediğimi yaptın mı? | Open Subtitles | لا داعي أن تذكّرنني إلى أيّ عالم أنتمي |
| Kalite fevkalade demiştin, lüzum yok gelmeye. | Open Subtitles | قلت أن النوعيه جيدة، لا داعي لتأتي. |
| Ama telaşlanmaya lüzum yok. | Open Subtitles | لكن لا داعي إلى الغضب |
| Ölü biri yüzünden kızımın canının yanmasına lüzum yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن يتأذى اسم ابنتي بسبب تصرفات شخص ميت |
| Korkaklara para yedirmeye hiç lüzum yok. | Open Subtitles | لا حاجة أن يُهدرَ مالَي على الجبناءِ. |
| Yaşayacak, yani telaşa lüzum yok. | Open Subtitles | سوف يعيش ، لذك لا حاجة لأن تقلقوا |
| Koyun gibi gütmenize lüzum yok. | Open Subtitles | ليس هناك حاجة لتدفعني مشياً |
| - Dur! Aceleye lüzum yok. Al. | Open Subtitles | ليس هناك حاجة للعجلة. |
| İyi iş çıkardın. Endişe etmene lüzum yok. | Open Subtitles | .لقد قمت بعمل رائع .أنت لست بحاجة لأن تقلق |
| - Özre lüzum yok. | Open Subtitles | لا داعٍ للاعتذار |