Profesör Ramsey'in laboratuvarındaki stajyerliğin harikaydı. | TED | إن التدريب الذي قمت به في مختبر البروفيسور رامزي للفيزياء كان مذهلاً. |
MIT'nin medya laboratuvarındaki çalışmamı harekete geçiren de bu. | TED | هذا ما يحفز عملي كأستاذة في مختبر وسائل الإعلام بمعهد ماساتشوستس للتقنية. |
Kokain laboratuvarındaki patlamadan bu yana her şey yolundaymış gibi dolaşıyorsun, ama değil. | Open Subtitles | لا، أنتِ لم تسمعيه. منذ إنفجار مختبر المخدرات، كنتِ تتجولين |
Aslında, bunu suç laboratuvarındaki çocuklarla bir konuşmam gerekiyor... | Open Subtitles | نعم، طبعاً سوف أتأكـّد من الشباب في مخبر الجريمة |
Mr. Harper benden gelip, laboratuvarındaki kabloları düzeltmemi istedi | Open Subtitles | طلب مني السيد هارب أن آتي لأفحص التسليك الخاطئ في مختبره |
Elektronik laboratuvarındaki olaydan sonra Reynolds ona el koydu. | Open Subtitles | بعد ماحدث في معمل الإلكترونيات قام رينولدز بمصادرته |
Biyoloji laboratuvarındaki kızıl saçlı güvenlik görevlisinin adı neydi? | Open Subtitles | ماذا كان اسم حارس الأمن الأصهب ذاك في مُختبر الأبحاث الحيويّة؟ |
Max'in laboratuvarındaki kameralardan bombacının görüntüsünü bulduk. | Open Subtitles | لدينا لقطات للمفجر من كاميرات امن معامل ماكس |
Test tüpleri, beher gibi değersiz bazı aletler hariç Abby'nin laboratuvarındaki tüm malzemeler de hesaba katıldı. | Open Subtitles | وكل المعدات في معملها أيضاً محددة عدى أشياء غير ثمينة مثل أنابيب الإختبار والأكواب |
Taslaklar Curtis Holt'un laboratuvarındaki sabit diskin içinde. | Open Subtitles | إن المخططات هي على بعد القرص الصلب في مختبر كورتيس هولت. |
Bir suç laboratuvarındaki teknisyen sahte kanıt sunuyor. | Open Subtitles | احد التقنيين كان يزور الادلة في مختبر الجرائم |
Momentum laboratuvarındaki güç hücrelerinin ekonomik boy olanına benziyor. | Open Subtitles | تبدو مثل خلايا الطاقة من مختبر مومنتوم ما عدا أن هذه عملاقة |
Sanjiv Talwar'in laboratuvarındaki yüksek lisans öğrencileri, "Bu hayvanın özgürlüğünü elinden aldık. | TED | طلاب الدراسات العليا في مختبر سانجيف تالوار قالوا: "هل هذا أخلاقي؟ |
Princeton'daki NASA Jet Propulsion laboratuvarındaki meslektaşlarım ve ben önümüzdeki birkaç sene içinde bunu yapabilecek bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz. | TED | أنا وزملائي في مختبر ناسا للدفع النفّاث (JPL) في برينستون نعمل على تكنولوجيا قادرة على فعل ذلك في السنوات المقبلة. |
ve böylelikle duygular uzerine olan teorimi anlayabilirsiniz. Ve bunlar 3 bileşenden olusuyor. Hiroshi Ishii ve MIT Media laboratuvarındaki gurubu | TED | ولذا سترون لدي نظرية الانفعال وتلك هي العناصر الثلاثة هيروشي إيشي وفريقه في مختبر وسائل الإعلام بمعهد ماساتشوستس للتكنولوجيا |
Malzeme bilimi laboratuvarındaki atomsal kuvvet mikroskobunu kullanarak bir kum tanesinin binde birinde bir kalbe, baş harflerimizi yazdım. | Open Subtitles | لقد استخدمت مجهر القوة الذرية من مختبر المواد العلمية و كتبت اول حروف اسمائنا على قلب بحجم 1/10000 من حجم حبة الرمل |
Bence suç laboratuvarındaki sızıntıyla bağlantılıydı. | Open Subtitles | أعتقد أنّي سددت التسريب الموجود في مخبر الجريمة |
- laboratuvarındaki şeyi gördün mü? | Open Subtitles | الشيئ الذي في مختبره هل رأيتيه؟ |
Araştırma laboratuvarındaki kadavra koleksiyonu sizin standartlarınıza uymadığı için üzgünüm. | Open Subtitles | عٌذراً، إن لم يكن خيار الجٌثث المٌتاح في معمل البحوث يرتقي لمعايركِ |
Tütün laboratuvarındaki tüm çalışanları sorgulamamız gerek. | Open Subtitles | سنحتاج لإجراء مُقابلة مع جميع مُوظفي مُختبر التبغ. |
Max'in laboratuvarındaki kameralardan bombacının görüntüsünü bulduk. | Open Subtitles | لدينا لقطات للمفجر من كاميرات امن معامل ماكس |
Abby'nin laboratuvarındaki birisinin aynısı yapması muhtemel. | Open Subtitles | من المحتمل أن شخص في معملها كان يقوم بالمثل |
Central Şehri valiliğinden bir sözcü beş hafta önce STAR laboratuvarındaki patlamadan kaynaklanan herhangi bir hasar ya da radyoaktif sızıntı olmadığını doğruladı. | Open Subtitles | "أكّد متحدّث بإسم مكتب ...( عمدةمدينة(سنترال" "عدم وجود أيّ ضرر أو تسرّب إشعاعيّ" "ناتج عن الإنفجار الذي وقع في مختبرات (ستار) منذ خمسة أسابيع." |