Ama mücevherlerinin kalanı düzenli olarak temizleniyor, ...bu size evlilikleriyle ilgili bilmek isteyeceğiniz her şeyi verir. | Open Subtitles | ولكن بقية من مجوهراتها تم تنظيفها مؤخرا ً هذا يقول كل ما تحتاج لمعرفته حول حالة زواجها |
Nihayetinde Marguerite bile, mücevherlerinin peşinde olan bir maceraperest, hırsızlığı evlilikten daha az külfetli bulan adi sinsi bir hırsız olduğunu zannedecek. | Open Subtitles | حتى "مارجريت" ستظن أنك كنت تسعى إلى مجوهراتها أيضاً لص حقير , والذى فى النهاية وجد أن السرقة أفضل من الزواج |
Gerçek Eva, mücevherlerinin kayıp olduğunu ve onları hizmetçinin aldığını fark etti ve onun peşine düştü. | Open Subtitles | ثمّ إكتشفت (إيفا) الحقيقة إختفاء مجوهراتها... وإستنتجت أنّ الخادمة قد أخذتها وسعت خلفها. |
Baban büyükannenin mücevherlerinin hepsini iş yerindeki kasaya koydu. | Open Subtitles | وضع والدّك جميع مجوهرات جدتكَ في الخزنة، وعاد إلى العمل. |
Hayat sana limon verdiğinde ninenin mücevherlerinin bir kısmını satıp alemlere akarsın. | Open Subtitles | عندما تعطيك الحياة ليمون تبيع بعض من مجوهرات جدتك و تذهب لملهى للإحتفال |
Bu, son çıktığın o adama güvenmen gibi mi? Hani mücevherlerinin yarısını çalıp eBay'de satmıştı. | Open Subtitles | اخر رجل وضعتى ثقتك فيه سرق نصف مجوهراتك وباعها على الرصيف |
Bana mücevherlerinin geri kalanını ver, ben de anneni öldürmeyeyim. | Open Subtitles | أعطيني بقية مجوهراتك ولن أقتل أمك |
LONDRA, İNGİLTERE. 15:45 KRALİYET MÜCEVHERLERİNİN YERİ. | Open Subtitles | لندن"، "إنكلترا". الساعة 15: 45" موطن مجوهرات التاج الملكي |
Annenin mücevherlerinin çoğunu sakladım. | Open Subtitles | احتفظتُ بمعظم مجوهرات والدتكِ |
Sadece parmaklarımla Jenna'nın mücevherlerinin ağırlığına bakıyordum. | Open Subtitles | أستشعر وزن مجوهرات (جينا) بمنصّات أصبعي |