Müzik mağazaları bana hep çılgınca gelmişti, ama hiç üzülmemiştim daha önce. | Open Subtitles | متاجر الأغاني تبدو لي دوماً مجنونة ، لكن لا استاء منها |
Burası orman. Saree mağazaları yok burada. | Open Subtitles | نحن في الأدغال ، لا يوجد متاجر لبيع الساري |
Londra'da lüks perakende mağazaları almak için milyarlarca dolar borç aldı. | Open Subtitles | لقد أقترض البلايين من البنوك من أجل تأسيس مجموعة من متاجر التجزئة الراقية فى لندن |
İlk olarak, bu binalar nerdeyse boş çünkü insanların birşey satın almaya paraları yetmediği çok büyük mağazaları var. | TED | أولاً، هذه المباني تقريبا فارغة لأنها تحتوي على محلات تجارية كبيرة جداً حيث لا يستطيع الناس شراء الأشياء. |
Mücevher mağazaları, alışveriş merkezleri, bu tür şeyler. | Open Subtitles | لدينا سلسله من محلات المجوهرات , اثنين من مراكز التسوق , هكذا نوع الاعمال |
Geçen ay, zamanımı elbiselerimi satan mağazaları ve butikleri gezip görmekle harcadım. | Open Subtitles | قضيت آخر شهر في الزيارات والتجول المتاجر والبوتيكات التي تحمل أسم ملابسي |
Dünyanın dört bir yanındaki turist mağazaları ve bit pazarlarından tahta Afrika figürleri topluyorum. | TED | كنتُ أجمعُ أشكالاً خشبية الصنع تابعة للأفارقة من المحلات السياحية والبازارات حول العالم. |
Tıpkı bugün aradığım tüm o ikinci el giysi ve deri eşya mağazaları gibi. | Open Subtitles | مثل كلّ متاجر الملابس والمصنوعات الجلديّة التي اتّصلت بها اليوم |
Tıpkı bugün aradığım tüm o ikinci el giysi ve deri eşya mağazaları gibi. | Open Subtitles | مثل كلّ متاجر الملابس والمصنوعات الجلديّة التي اتّصلت بها اليوم. |
mağazaları soyduğunu söylemiş, biz de gülmüştük. | Open Subtitles | قد أخبرنا انه سرق عدة متاجر, وضحكنا. |
Saat 11:00'de Menken's mağazaları ile randevumuz var ve ben onları "rahat" hissettirecek birilerinin olmasını isterdim. | Open Subtitles | كل ما في الامر هو أن لدينا موعد في الساعة 11: 00 مع إدارة متاجر مينكين وأتمنى لو ان لدينـا شخص يشعرهم بـ... |
Elektronik mağazaları varmış. | Open Subtitles | أنه يملك كل متاجر الأجهزة الإلكترونية |
Müzik mağazaları, 7-11'ler, hiç de heyecanlı değiller. | Open Subtitles | تعرف متاجر الإسطوانات إنها ليست مثيرة |
Buradan Seattle'a kadar mağazaları gözetliyorlarmış. | Open Subtitles | يبدو أنهم يغطون متاجر من هنا حتي "سياتل". |
Bir tanesinin bütün doğu sahil şeridi boyunca ayakkabı mağazaları var. | Open Subtitles | واحد يملك مجموعة من محلات الاحذية على طول الساحل الشرقى |
Ailesinin mağazaları, dinlenme yerleri ve hatta spa merkezi varken... | Open Subtitles | محلات تجارية , و منتجعات وحتى هذا المنتجع ملك من قبل عائلته |
Amanda, kaç tane tasarımcı mağazaları var biliyor musun bugün geldiğim yerlerde lüks otomobil galerileri... | Open Subtitles | أماند أتعرفين كم عدد محلات دكورات ووكالات سيارةِالفخمة مررت بجانبها اليوم |
Oyuncak kaplan konusunda ise Cronin'nin adamları hâlâ mağazaları araştırıyor. | Open Subtitles | بالنسبة للعبة النمر, فالرجال يفحصون المتاجر |
Haklısın. Bu harika! Bu yüzden mağazaları seviyorum ya. | Open Subtitles | أنتِ محقة، رائع لهذا أحب المتاجر الصغيرة |
Annen öğlenini alışverişle harcamak istedi mağazaları dolaşmak nasıldır, bilirsin. | Open Subtitles | أمّك تريد قضاء فترة بعد الظهر في التسوق، وتعرفين كيف شعوري حيال التجول في المتاجر. |
- ... gitmedim. mağazaları gezmeye can atıyordum. - Müzeleri de. | Open Subtitles | لكنى لم أفعل ، لقد كنت مشتاقة جدا لرؤية المحلات أوه ، و المتاحف |
Neden tüm mağazaları gezmiyoruz Tanrının bize bahşettiği tüm mağazaları. | Open Subtitles | لماذا لانذهب إلى كل المحلات ؟ لنمر على كل المحلات في هذا المول التجاري |