Yalnız gitmek zorunda değilim, benimle mağazaya gelmek ister misin? | Open Subtitles | أنا ذاهبة إلى المتجر , ولا يمكن أن أذهب بمفردى |
Çocuklar arabaya atlayıp bir mağazaya süremezler. | TED | لا يستطيع الأطفال قيادة السيارة والذهاب إلى المتجر. |
mağazaya köstebeklerle gelen bir adamı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تذكرين ذالك الرجل الذي كان يدير المتجر .. مع كل تلك الشامات في وجهه؟ |
Sana mağazaya gidip... 4 tane kulaklık takımı almanı söyledim. | Open Subtitles | قلت لك أن تذهب للمتجر المختص وشراء أربع سماعات لعينة |
Haydi, sıradaki reklamlar başka bir şey yapmamı sağlamadan şu mağazaya gidelim. | Open Subtitles | هيا ، سنذهب للمتجر قبل أن يجعلني الإعلان التالي أفعل شيئاً آخر |
Bugün acayip bir şey oldu. Bir adam mağazaya gelip seni sordu. | Open Subtitles | تحدث اشياء لاتصدق هذه الايام لقد جاء اليوم شخص الى المحل يريدك |
Benle mağazaya gel, beraber cekete bakarmış gibi yapalım. | Open Subtitles | عودي معي إلى المتجر, وسندّعي بأننا نتفحّص المعطف |
Bir akşam da, işten döndükten sonra beni mağazaya götürmüştü sadece ikimiz ve bana ilk saatimi almıştı. | Open Subtitles | وأتذكر، ذات ليلة بعد إنتهاء العمل اصطحبني إلى المتجر فقط أنا وهو |
Aldığım pantolonu, geri götürmem gerektiği hatırladım. Bu yüzden mağazaya gittim. | Open Subtitles | بأن عليّ ارجاع ذلك البنطال فأمضي إلى المتجر. |
Joey, eğer iyi görünmek istiyorsan bizim mağazaya gel. Sana yardımcı olurum. | Open Subtitles | إذا اردت ان تبدو جيدا تعال لهذا المتجر سأساعدك |
Bir mağazaya giderler, her tarafı gezer ve hiçbir şey almazlar! | Open Subtitles | يستطعن الذهاب ال المتجر ويسألون عن شيء ما كثيرا, |
mağazaya arabayla gidemeyeceğim ve iş yerindeki mağazaya da arabayla gidemeyeğim. | Open Subtitles | وبالطبع لا يمكنني أن أقود إلى المتجر في العمل |
Bu şirkette çalıştığın için, tasarımların da kârın da mağazaya ait. | Open Subtitles | طالما أنك تعملين لدى المتجر فأى تصميمات أو أرباح عملتيها للمتجر فإنها تحق للمتجر |
Kapıya baktım ve sanki o adam mağazaya girip bana doğru yürüyordu. | Open Subtitles | و نظرت و كان نفس الرجل يمشي ليدخل المتجر أمامي مباشرة |
O mağazaya gidip başka neler istediğini öğrenmeliyiz. | Open Subtitles | ليس حتى نذهب إلى المتجر ونحاول معرفة ما يريد |
Altıya kadar mağazaya geri götürülmeliler! İnin üstlerinden! İnin! | Open Subtitles | يجب أن يعودوا للمتجر في الساعة السادسة،ابتعدواعنهم،ابتعدوا.. |
Geri gelecek kadar aptalsa, mağazaya kesinlikle giremez. | Open Subtitles | إذا كان غبي بدرجة كافية بعودته لن يتمكن بالدخول للمتجر |
Bağlanmak yok bir saat sonra mağazaya geri gidecekler. | Open Subtitles | لا تلعبوا كثيرا سيتم اعادتها للمتجر بعد ساعة |
Bu mağazaya gitmek lunaparka gitmek gibi bir şeydi. | TED | هذا المحل , كان اشبه بالذهاب الى مدينة ملاهي |
Bu mağazaya gitmeye bayılıyordum, bir keresinde kendime sordum, nasıl oluyor da hiçbir şey almadan dönüyorum? | TED | كنت احب الذهاب الى هذا المحل, لكن في احدى المناسبات سألت نفسي, كيف يمكن ان لا اشتري اي شيء ابدا؟ |
Onu alamazsın.O mağazaya ait. | Open Subtitles | ولكنك لا تستطيع الحصول عليها, انها ملك للمحل |
Bu sabah derginizi aldım ve üç mağazaya kredi kartlarını uygun bir yerlerine sokmalarını söyledim. | Open Subtitles | قمتُ بشراء مجلتكِ هذا الصباح وقمت باكتشاف ثلاثة متاجر لأنفق فيها من بطاقتي الائتمانية |
Millet, çok özel bir konuğumuz var. O, bir fikri bir mağazaya, sonra yüzlerce mağazaya dönüştürdü. | Open Subtitles | أيها الجمع، لدينا ضيف مميز للغايه قام بتحويل فكرة إلى متجر وإلى مئات المتاجر |
Niye alışveriş etmek istemeyeceğim, bir mağazaya sahip olayım ki. | Open Subtitles | لماذا أريد أن املك متجراً وانا لا اريد التسوق فيه؟ |
Bu masrafları karşılamayacaklar çünkü. Daha ucuz bir mağazaya gitmen gerekiyordu Susan. | Open Subtitles | وإنّهم لن يدفعوا تكاليف هذا الفستان كان عليكِ أن تذهبي لمتجر أرخص |
Sonra mağazaya gittim ve her zaman ne aldıysam onları aldım. | Open Subtitles | ومن ثم ذهبتُ إلى المتجرِ وإنتهى المطافُ بي مبتاعةً ما أبتاعهُ دوماً |