Şimdi şanslı bir çift Marilyn'in elinde tuttuğu bu güzel ödülü kazanacak. | Open Subtitles | هذا ما سيربحه الاثنان المحظوظان هذا التذكار الجميل الذي تحمله مارلين |
Filmin ve Marilyn'in trajik son günlerinin hikayesi kaybolmuş gibi görünüyordu. | Open Subtitles | قصة الفيلم و قصة آخر أيام مارلين الحزينة قد بدت أنها اختفت |
Şirket Marilyn'in bir an önce dönmesini istiyordu. | Open Subtitles | الشركة احتاجت مارلين لتعود للعمل في أقرب وقت ممكن |
Marilyn'in karakteri, 5 yıl bir adada kaldıktan sonra evine dönüp hukuken ölü olduğunu öğreniyordu. | Open Subtitles | دور مارلين هو سيدة تعود للديار بعد خمس سنوات كانت عالقة في جزيرة استوائية و يتم الإعلان رسميا أنها ماتت |
Marilyn'in bizi götürdüğü eve uzaktan kumandalı bomba yerleştirilmiş. | Open Subtitles | المنزل الذى قادتنا إليه (ماريلين) كان معبأ بالمتفجرات |
Marilyn'in onaylayacağı hikaye Nunnally Johnson'la ortaklaşa çalışması sayesinde yazıldı. | Open Subtitles | أعتقد أن ـ نونلي جونسون الرجل الذي كانت تعمل معه مارلين للوصول لنص قصة توافق عليه |
Cukor orada olmasa da Marilyn'in performansı çok formda olduğunu gösteriyordu. | Open Subtitles | لكن على الرغم من غياب كيكور كان أداء مارلين مقنع للجميع أنها كانت متألقة تماما |
Marilyn'in şampanyayla uyku haplarını karıştırma huyu biliniyordu. | Open Subtitles | عادة مارلين في خلط الشامبانيا مع حبوب النوم كانت معروفة في هوليوود |
Elinden geleni yaptı ama Marilyn'in gerçek sorunlarını gördü ve onu ayakta tutmaya çalıştı. | Open Subtitles | لقد فعل كل ما هو ممكن لكن عندما علم المشاكل الحقيقية التي كانت تعاني منها مارلين و حاول جعلها تعمل فحسب |
İki gün sonra, 10 Mayıs'ta, yapımın günlük raporunda senaryonun kalanı için Marilyn'in gerekli olduğu belirtildi. | Open Subtitles | و بعد يومين، تم التسجيل في تقرير الإنتاج اليومي أن حضور مارلين لازم لما تبقى من النص |
Marilyn'in havuzun yanındaki basamaklardan aşağı indiği sahneyi çekiyorduk. | Open Subtitles | كنا نقوم بمشهد حيث كان من المفترض على مارلين نزول السلم ناحية البركة |
Marilyn'in reklamcısı Pat Newcomb da hayatında önemli yer tutuyordu. | Open Subtitles | الصحفية بــات نيوكومب كان متواجدة في حياة مارلين أيضا |
Marilyn'in Something's Got to Give'deki şaşkınlığının bir nedeni de aşk yaşamındaki kaostu. | Open Subtitles | عقلية مارلين المشتتة خلال إنتاج الفيلم كانت أيضا بسبب حياتها العاطفية المرتبكة |
MARILYN'İN EV KAHYASI (1985, BBC RÖPORTAJI) ...önemli bir parçası olması beni hiç şaşırtmadı. | Open Subtitles | خادمة مارلين: أونيس مورفي تسجيل 1985 أن كينيدي و أخوه شكلوا جزء مهما من حياة مارلين |
Marilyn'in basit doğum günü partisine karşılık Liz Taylor'ın 30. doğum günü için Roma'da gösterişli bir parti yapıldı. | Open Subtitles | بعدها يمكن عمل حفل ميلاد أعلم أنهم كانوا تحت ضغوط كبيرة. و كانت مارلين في الموقع. |
George Cukor, Marilyn'in değiştirilmesi için çok ısrar etti. | Open Subtitles | وعود جرينسون لم توقف طلب مارلين لإجازات مرضية |
Yaklaşık 21:00'de, Marilyn'in avukatı Mickey Rudin, Eunice Murray'i aradı. | Open Subtitles | لكنه كان الشخص الذي إتصل بعدها بـ ميكي رودن ليخبره أن مارلين تحدثت معه بشكل مضحك على الهاتف و عليه أن يتفحص الأمر |
Beş saat sonra, sabah 3:30'da Bayan Murray uyandı ve Marilyn'in ışığının hala yandığını görüp telaşa kapıldı. | Open Subtitles | حوال الساعة العاشرة، محامي مارلين ميكي رودن إتصل بالسيدة موري السيدة موري أكدت له أن مارلين بخير |
Marilyn'in mutfağını yapmıştı. | Open Subtitles | الذي أنجز مطبخ ماريلين. |
Söylendiğine göre Elliot gerçekten de Marilyn'in mutfağında harika bir iş başarmış. | Open Subtitles | يقولون , أنت تعرف , أليوت قام بعمل رائع جدا في مطبخ (ماريلين). |
Marilyn'in taşeronunu çağır kalan işi o bitirsin. | Open Subtitles | سأتصل بمقاول (ماريلين) وأتفق معه. |