Bizim önümüzdeki otoyolda bir kaza oldu, Meğerse iki beyaz kamyon şoförü, göçmen ve siyahi bir aile arasında olmuştu. | TED | وحادث أمام الطريق السريع، تبين أنه لسائقَي شاحنة من ذوي البشرة البيضاء وعائلة مهاجرة تصادف أنهم من ذوي البشرة السوداء. |
Meğerse üzerinde çalıştığı kayda o ölünce bir şey kaydedilmiş. | Open Subtitles | تبين أن الاسطوانة التي يعمل عليها.. سجلت شيئاً عندما مات |
Meğerse bu, daha sonra ortaya çıkacağı gibi, o bölgede alabileceğimiz yegane yardımmış. | Open Subtitles | لكن هذه كما اتضح كانت أفضل مساعدة أمكننا الحصول عليها في هذه الجهة |
Meğerse, onun lezbiyen anneleri onu dünyaya getirmek için babamın spermini kullanmış. | Open Subtitles | و الذي اتضح مؤخرا ان امهاتها المثليات استخدموا حيوانات ابي المنوية لآنجابها |
Meğerse bu adamlar iyi bir aileye bağlıymış. | Open Subtitles | التليفونية الاتصالات بعض وعملت انهم، واتضح صالحين عائلة رجال نقول، دعنا |
Dostumuz moleküler biyolojistimizin tek sıra dışı yanı bu değilmiş Meğerse. | Open Subtitles | أتضح بأن ذلك ليس الشئ الوحيد الإستثنائي عن صديقتنا متخصصة الأحياء |
Meğerse çalıştığım yer hakkında ne düşündüğümü öğrenmek istiyormuşsun. | Open Subtitles | بدلاً من ذلك إتضح إنّك كنتِ تأخذين معلومات مني بشأن مكان عملي. |
Bütün sene seyahatteydi ve Meğerse okul taksitimi hiç yatırmamış. | Open Subtitles | و... كما تبين الأمر, إنه لم يدفع فاتورة تعليمي أبداً. |
Meğerse yememen gerekiyormuş. | Open Subtitles | و الذي تبين أنه ليس من المفترض أن تأكله على اية حال. |
Cebimde 5.000 dolar yokmuş Meğerse. | Open Subtitles | لقد تبين أنني لا أملك خمسة آلاف دولار في حقيبتي |
Meğerse adamlar şekerleme reyonunda yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | تبين أنهم كانوا يقتاتو على الحلوى من قسم المقرمشات ببطء |
Biz kanser sandık ama Meğerse ona çok sert davrandığımdan oluşmuş. | Open Subtitles | أنها كانت سرطانا ولكن تبين لنا أنني كنت قاسية معه |
Boğuldu sanmıştım ama Meğerse ölü numarası yapıyormuş. | Open Subtitles | ظننت انني غرقت و لكن تبين أنني كنت أتمارض فحسب |
Sonra anlaşılıyor ki evlendiğim kadının kız kardeşi Meğerse gerçek bir fahişeymiş. | Open Subtitles | نعم، نعم و المرأة التي تزوجتها اتضح ان اختها هي عاهرة حقيقية |
Sonra anlaşılıyor ki evlendiğim kadının kız kardeşi Meğerse gerçek bir fahişeymiş. | Open Subtitles | نعم، نعم و المرأة التي تزوجتها اتضح ان اختها هي عاهرة حقيقية |
Meğerse her fıskiye ve palmiye ağacının olduğu yerde böyle bir resim oluşuyormuş. | TED | حيث اتضح حيثما كان هناك رأس مرشة وشجرة نخيل، سوف تحصل على هذا التأثير. |
Meğerse birçok konuda atomlar bitlerden daha hareketliymiş. | TED | بنهاية المطاف اتضح أن، وفي كثير من الحالات الذرات هي أكثر قابلية على التنقل من البايتات. |
Meğerse bu yeni medya bize çok fazla yardım etmiyor. | TED | اتضح أن الإعلام الجديد ليس يساعدنا كثيرا بالضرورة. |
Bekle. Bir de devasa bir balinanın saldırısına uğradık. Ama Meğerse bayağı sıkı biriymiş. | Open Subtitles | مهلاً، لقد هاجمنا حوت عملاق، واتضح أنه رائع |
- Benim de yoktu. Meğerse adamlar bizden adeta haraç kesiyorlarmış. | Open Subtitles | ولا أنا أيضاً، ولكن أتضح أنها تقصم الظهر |
Meğerse kadınlarla meşgulmüş. | Open Subtitles | ، لكن الأمر إتضح إنه مشغول فقط بالإحتلام |
Meğerse günleri yanlış anlamışım. Sandığımdan 2 hafta önce başlıyor. | Open Subtitles | تبيّن أنني فهمت التواريخ خطأ, إنه إنها تبدأ أسبوعين أبكر مما ظننته. |
Bana yardım etmek istediğini sanmıştım ama Meğerse tamamen aklını kaçırmış. | Open Subtitles | ظننت بإنّها تحاول التواصل معي ولكن اتّضح بأنّها قد فقدت عقلها |
Evet. Meğerse kendi türüm dışındakilerle birlikte olamıyormuşum. | Open Subtitles | صحيح ظهر أني لا أَستطيعُ التواعد مَع أي شخص لا يتوافق معي. |
Adam Meğerse 40'lı yıllarda sarayda yıl sarayda görev yapmış ama sonradan kovulmuş. | Open Subtitles | وإتضح انه كان من الموظفين هنا بالقصر لعدة سنوات في الأربعينات ولكنّه طُرد |
Meğerse yanıcıymış. | Open Subtitles | اتّضحَ أنّه قابلٌ للاشتعال. |