Nazikliğin yayıldığını, hasta memnuniyeti puanlarının ve aynı şekilde hasta referanslarının da arttığını açıkladı. | TED | وأوضح أن الدماثة تنتشر، وقد ارتفعت درجة رضا المرضى، وكذلك الإحالات المرضية. |
Öğretim memnuniyeti hakkında resmi belgeler, | Open Subtitles | حول الوثائق الرسميه التي تتعامل مع رضا التعليم |
Müşteri memnuniyeti çok önemlidir kısaca Burlington'da fahişe üretim fabrikası gibiyiz her çeşit fahişemiz bulunmakta, ne dediğimi anladın mı sadece 5,99 dolara bi güzel rahatlarsın. | Open Subtitles | كُلها تؤول إلى إرضاء العميل نحن مصنع معاطف لتأجير المومسات أجعل العاهرة تعمل لي , تفهم قصدي |
Atlantic American Havayollarında her zaman müşteri memnuniyeti önce gelir. | Open Subtitles | إرضاء العميل فى المقام الأوّل عندنا |
Çocuklar, yerleşim çeyreklikleri seçmek için teklif verdim, ...yerinde satışı sağlamak ve yönetim, müşteri memnuniyeti anketi için sizinle geleceğim. | Open Subtitles | يا رفاق, أنا أقترح أنه لبضعة منازل مختاره سأنضم اليكم لأوفر عوامل إقناع الزبون ولأدير استطلاعات رضاء الزبائن |
İş yerinde performans ve memnuniyeti aynı anda iyileştirirsiniz, çünkü her iki karmaşıklığa da mani olan temel nedeni kaldırdınız. | TED | و في نفس الوقت سوف تحسّن الأداء و الرضا في العمل لأنك قد أزلت السبب الرئيسي الذي يعطل تعقيدات الاثنين. |
Müşteri memnuniyeti açısından. | Open Subtitles | إنها خدمة العملاء فحسب |
Ama maalesef hasta memnuniyeti anketi için daha bir sürü sorum var. | Open Subtitles | ولكن للأسف، لا يزال لدي الكثير من الأسئلة لأطلب منكم لمسح رضا المرضى. |
Ziyaretçi memnuniyeti 90'da sabit. | Open Subtitles | هل تستمتع الحيوانات بالحياة؟ حسناً، أن معدل رضا الضيوف ثابت عند مستوى منخفض من التسعينات. |
Alex Pentland, bir şirkete insanların birbirleriyle konuşmaya zamanları olsun diye kahve molalarının aynı anda olmasını önerdiğinde, kâr 15 milyon dolar arttı ve çalışan memnuniyeti yüzde 10 arttı. | TED | عندما أقترح اليكس بينتلاند لأحدى الشركات أن يزامنوا وقت إستراحة تناول القهوة كي يكون للناس وقت للحديث مع بعضهم البعض، زادت الأرباح بنسبة 15 مليون دولار، و زاد رضا الموظفين بنسبة 10 فى المئة. |
(Gülüşmeler) Müşteri memnuniyeti yüksek olduğu için reklama hiç ihtiyaç duymadık. Buna rağmen her yıl yüzde 25 büyüyoruz. | TED | (ضحك) بهذا القدر العالي من رضا الزبائن لم نحتج يومًا إلى الإعلان، رغم هذا فعملنا ينمو بنسبة 25% سنويًا. |
Ziyaretçi memnuniyeti 90'da sabit. | Open Subtitles | رضا الضيوف ثابت عند مستوى منخفض بين 90 |
Harika bir psikolojik fikir şudur mesela: Yolcu memnuniyeti konusundaki tek harika gelişim, Londra metrosunda harcanan her poundla gelen şey, eksra tren koymak değil tren saatlerini sıklaştırmak da değil, sadece her platforma bir dot matrix ekran yerleştirmek. Beklemek, doğası gereği sadece sayısal bilgiler ya da ne kadar sürdüğü ile ilgili değil bekleme sırasında hissedilen belirsizlik ile ilgilidir. | TED | مثال على فكرة سيكولوجية عظيمة : تحسين واحد على رضا المسافر على مترو انفاق لندن لكل جنيه تم انفاقه جاء عندما لم يضيفوا اية قطارات اضافية ولا تغيير في تكرار القطارات لقد وضعوا مصفوفة نقطية يتم عرضها على الارصفة نظراً لطبيعة الانتظار لا تكون معتمدة فقط على جودتها الرقمية ، فترة مكوثها ولكن على مستوى عدم التأكد لديك أثناء هذا الانتظار |
Müşteri memnuniyeti için. | Open Subtitles | إفعلها فقط من أجل إرضاء الزبون |
Buna iş memnuniyeti denebilir mi? | Open Subtitles | أتسمون هذا العمل إرضاء ؟ |
Goliath Bankası'nda müşteri memnuniyeti bizim en önemli yatırımımızdır. | Open Subtitles | إرضاء الزبون هو غايتنا الكبرى |
Benim %99 müşteri memnuniyeti derecem var. | Open Subtitles | لدي 99% نسبة رضاء العملاء |
Bu memnuniyeti onlara yaşatmayacağım sen de yaşatmamalısın. | Open Subtitles | أنا لن أمنحهم ذلك الرضا ولا يجب عليك ذلك. |
İşin sonunda bir aferin almanın memnuniyeti için yoruldum. | Open Subtitles | أنا مجهدة من كل الرضا الذي يعتريني من اتمام مهمة بشكل جيد |
Müşteri memnuniyeti için. | Open Subtitles | إنها خدمة العملاء فحسب |