Böylece, parçacıklar yakınlaşır ve daha çok çarpışma meydana gelir. | TED | وسوف تحدث الاصطدامات اكثر وكثرة تلك الاصطدامات تعني رفع احتمالية |
Newton'ın 400 yıl önce bahsettiği buydu; beyaz ışık yedi renkten meydana gelir, üstelik sadece bunu döndürerek. | TED | وهذا ما تحدث عنه نيوتن قبل حوالي 400 سنة، أن الضوء الأبيض مكون من سبعة ألوان، فقط بإدارة هذه. |
dış politikaların gelişmesini görürsünüz zaten silahlı kuvvetler bütçelerinin artması durumu meydana gelir dünyanın diğer büyüyen güçlerinde. | TED | بالفعل بدأتم رؤية رؤية تطور السياسات الأجنبية، زيادة الميزانيات العسكرية التي تحدث في القوى الأخرى الناشئة في العالم. |
Bu tanecikler, teoriye göre sarmal tellerden meydana gelir ve her şeyi var eden de, tellerdeki bu titreşimlerdir. | TED | من المفترض أن الكوارك يتكون من أوتار صغيرة لولبية، واهتزازات هذه الأوتار تجعل كل شيء كما هو عليه. |
Bunlara merkez çift deniyor. Her çift nükleotid denen bir şeyden meydana gelir. | Open Subtitles | هذه تدعى الأزواج الأساسية كل زوج " يتكون من شئ يسمى " نكليوتيد |
Anlık bir deneyimdir ve farketmeksizin meydana gelir bu ise bilim adamlarının kayıt alıp incelemesini neredeyse imkansız kılar. | TED | التجربة سريعة و مختصرة و تحدث دون سابق إنذار مما يجعل من المستحيل تقريباً للعلماء تسجيلها ودراستها. |
Bu önemli iyileştirme süreci biz dinlenirken meydana gelir, özellikle gece uyurken. | TED | تحدث عملية الترميم الحيوي هذه بشكل رئيسي أثناء راحتنا، خصوصاً أثناء النوم ليلاً. |
Ama sadece iş mi? Toplumlar bu kabilelerde kurulur, önemli şeyler bu kabilelerde meydana gelir. | TED | لكنه ليس عمل فقط. أنه بين هذه القبائل تُبنى المجتمعات، وهي أشياء مهمة تحدث. |
Suyun aşırı hızlarda hareket ettirilmesiyle meydana gelir, ve küçük bir yengeci korkutmaktan daha fazlasını yapabilir. | Open Subtitles | تحدث أينما يُدفع الماء عنوةً للجريان بسرعات هائلة، وفي جعبتها ما هو أكثر من إخافة سرطان صغير. |
Ve böylelikle kontrolden çıkmış bu büyüme süreci gerçekten de gezegenlerin oluşumunda meydana gelir | Open Subtitles | فهذه العملية من التنامي المتسارع تحدث بالفعل في تكوين الكواكب |
Bir mucize veya başka bir şey meydana gelir diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | إعتقدت أن معجزة قد تحدث أو شيء من هذا القبيل |
Hep aynı yerde meydana gelir ve uzun sürebilir. | Open Subtitles | تحدث في نفس المكان وفي فترة طويلة من الوقت |
Karbon dioksitten oluşmuş çok büyük jetler meydana gelir. | Open Subtitles | تحدث انبعاثاتٌ ضخمة من ثاني أكسيد الكربون |
Radyoktif atıkların sebep olduğu mutasyonlar, doğumdan önce meydana gelir . | Open Subtitles | الطفرات الناتجة عن تداعيات المشعة تحدث قبل الولادة. |
Aslında, insan deneyimlerindeki en enteresan şeyler kesişimlerde, eşikte meydana gelir. Bu eşik ile kastettiğim yer; aradaki boşluktur. | TED | في الحقيقة، أود أن أقول أن بعض الأشياء الأكثر إثارة للإهتمام من التجربة الإنسانية تحدث عند التقاطعات، في أماكن حدّية، ما أعنيه هو أماكن ما بين مكانين. |
Ama bazı durgunluklar, ekonomik refah dönemlerinde meydana gelir— bu muhtemelen ekonomik refah yüzünden bile olur. | TED | ولكن بعض أنواع الكساد تحدث في فترات ازدهار اقتصاديّ... ويرجّح أن يكون الازدهار الاقتصادي ذاته وراء ذلك. |
Teratomlar diğer organların hücrelerinden meydana gelir. | Open Subtitles | الورم المسخي يتكون من خلايا من كل أعضاء الجسم الأخرى |
Bilgiden meydana gelir ve herhangi bir fiziksel ortamda taşınabilirler. | TED | يتكون من بيانات تحمل على وسيط مادي. |
Kireç taşı, deniz kabuklarından ve mercanlardan çıkan minerallerden meydana gelir. | Open Subtitles | "الحجر الجيري" ، يتكون من أملاح جُلبتمنالقواقعالبحريةوالشعب المرجانية، |