Ve o bir... 16 milimetrelik küçük bir film makarasıydı, bilirsin. | Open Subtitles | وقد كان فيلم صغير من نوع 6 ملم كما كنت تستعمل |
Kurşun 9 milimetrelik domdom kurşunuymuş. Biraz kalıntı var. Abby'ye gönderdim. | Open Subtitles | ان قطر الرصاصة 9 ملم ومن نوع المتفجر وجدت بعض بقاياها لذا أرسـلته الى آبي |
35 milimetrelik, f 2.8 odak düzlem kapaklı olsa yeter. | Open Subtitles | تكون 35 مليمتر , 2.8 إف ذات عدسة مستوية ستكون كافية |
Bu da bize bunun 4.2 milimetrelik bir silahtan atıldığını açıklıyor. | Open Subtitles | الذي يَقُودُنا للإسْتِنْتاج انها أُطلقَت مِنْ مسدس عيار 4.2 ملليمتر |
sağa kıvrılan altışar yiv ve setli 9 milimetrelik tabanca kullanılmış. | Open Subtitles | السلاح المستخدم لقتله كان تسعة ميلليمتر ستة جروح في الأسفل والأخاديد وتم ليّ الذراع الأيمن |
İz 45'lik ya da 9 milimetrelik tabanca tarafından bırakılmış. | Open Subtitles | وقد قررت بأن العلامة قد جرت بسلاح إما عيار 45 أو 9 ملم |
Fena bir silah değil 12.7 milimetrelik mermiye dayanıklı zırhı olan Sovyet Hind helikopterlerine karşı etkisiz kalması dışında. | Open Subtitles | الشيء الذي قد يكون جيداً ماعدا أن السوفييت قد قاموا بشكل محدد بتقوية درع مروحياتهم الخلفي لمقاومة قذيفة من فئة 12.7 ملم |
Dokuz milimetrelik, Saniye başına 15 kurşun, | Open Subtitles | لديّ مسدس عيار 9 ملم , تطلق 15 رصاصة بالثانية |
Ancak o kadar kesin sonuçlar alıyoruz ki yalnızca yatay düzlemde 1 milimetrelik ve düşey düzlemde en fazla 5 milimetrelik bir hata payı gösteriyor. | Open Subtitles | وهي دقيقة جداً بحيث تستطيع قياس مليمتر واحد من المحور الأفقي و5 مليمتر من العمودي. |
Eğer bu 60 milimetrelik yakınlaşmaların fayla uyumlu bir şekilde tek bir dar çizgi halinde uzanması gerekiyorsa bu, sıklıkla gelişecek olan büyük şiddetli depremlerin habercisidir. | Open Subtitles | إن تركزت كل الـ60 مليمتر نتيجة التقارب على تشقق واحد، على خط ضيق واحد، فستكون الزلازل هائلة، وستحدث كثيراً. |
Kemiği yeniden birleştirdim ve 37 milimetrelik bir aralıkta yeniden yapılanma buldum. | Open Subtitles | لقد أعدتُ ترتيب العظام و وجدتُ إعادة تشكيل حول فجوة بمقدار 37 مليمتر |
Colthorpe, böyle 4.2 milimetrelik bir silah yok. | Open Subtitles | كولثورب، ليس هناك مثل هذا الشيءِ مسدس عيار 4.2 ملليمتر |
Adam dokuz milimetrelik Glock'unu bana doğrulttu. | Open Subtitles | إذاً، هذا الرجل يخرج مـسدس عيار 9 ملليمتر علـيّ |
İki katı mermi kapasiteli dokuz milimetrelik Spandau makineli tüfekler. | Open Subtitles | ورشاشات 9 ملليمتر مع إمكانية التعبئة مرتين |
Yakından dokuz milimetrelik polis tabancasıyla vurulmuş. | Open Subtitles | أُصيب بمسدس شرطة 9 ميلليمتر من مسافة قريبة. |
Çok güçlü rüzgarlar var ve yılda neredeyse 4.000 milimetrelik bir yağış miktarı mevcut, bu yüzden uygun koşullar bulabilmek gerçekten, ama gerçekten çok zor. | TED | وتوجد رياح قوية، وتسقط أمطار بمعدل 4000 ميليمتر في السنة، لذلك فإنه من الصعب جدًا جدًا أن تجد ظروفًا ملائمة. |
- Salonda üzerine kayıtlı 9 milimetrelik silah olan tek kişi sensin. | Open Subtitles | مَع a سجّلَ تسعة الملليمتر في ممشىِ البولينغ. الآن، تَعْرفُ فتّشنَا بيتَكَ. |
Bu demek oluyor ki avlarına saldırdıkları sırada saatte bir milimetrelik hızlı bir tempoya çıkabilirler. | TED | يعني ذلك أنه عندما يهاجمون فريستهم يستطيعون تسجيل الخطوة السريعة بمقدار مليميتر في الساعة تقريبًا. |
45'lik ve 9 milimetrelik kovanlar var. | Open Subtitles | مظروفات مسدس 45و 9 مللي بالداخل |
Sen de gördün, ben onu 9 milimetrelik tabancayla vurdum. | Open Subtitles | لَكنِّي ضَربتُه مَن تسعة ملليمترِ. رَأيتَه. |
Balistik dokuz milimetrelik kurşunu yeniden incelediğinde, kurşun senin silahınla eşleşecek. | Open Subtitles | خبراء القذائف يدرسونَ الرصاصة ذات الـ9 مليمترات وسيتضح انها تطابق سِلاحكَ |
19 milimetrelik sehirdeki en iyisi cephanelik cok kalin, guvenli dinlemek istemiyorum tamam, peki ya suna ne dersin? | Open Subtitles | وقذيفه مدفع عيار 90 مل أنها جيده بالنسبه للمناطق السيئه فى المدينه وتيقظ الاولاد باستمرار ماذا عن ذلك؟ |
Bu çatlakların iki tarafı var. Burada en azından yedi milimetrelik hesaplanmayan boşluk var. | Open Subtitles | على جانبي الكسر هناك فجوة ما لا تقل عن سبعة ملليمترات |
Hepsi 9 milimetrelik. | Open Subtitles | وجميعها عيار 6 ملليميتر |