Şimdi, bu çarpıcı husus zaman içerisinde önemli I.Q. artışları ile dikkatimi çekti. muazzam bir artıştan söz ediyorum. | TED | والآن، لفت نظري هذا التغير الجذري إلى زيادة هائلة في معدّلات الذكاء بمرور الزّمن، و لقد كان فعلا هائلا. |
Ancak aynı zamanda açıktan kapalıya muazzam bir hareket de olacak. | TED | و لكن أيضا سيصبح هناك حركة هائلة من المفتوح إلى المغلق |
Bu seviyeye yaklaşmak için bile muazzam bir nükleer reaksiyon gerekir. | Open Subtitles | نحتاج إلى تفاعل نووي ضخم جدا لمجرد الإقتراب من هذا المستوى |
Lawrence, Alfred Kinsey gibi araştırmacıları muazzam bir trans ağı ile tanıştırdı. | TED | قدّمت الباحثين الجنسيين مثل ألفرد كينسي إلى شبكة كبيرة من المتحولين جنسيًا. |
muazzam bir beyin takımı Patriot Act koruması altında bunu inşa etti. | Open Subtitles | كم هائل من الأفكار المزيفة تعمل فى حماية تحت شعار الأخلاص الوطنى |
Tekerlekli sandalye kullanmaya başlamak, yeni muazzam bir özgürlüktü. | TED | عندما بدأت باستخدام الكرسي المتحرك، أكسبني قدراً هائلاً من حرية جديدة |
Hükümdarımıza muazzam bir zafer vermiş olurdu. | Open Subtitles | لكانت أعطت نصراً مجيداً لمليكنا |
Beni ölümcül mücadeleye sevkeden muazzam bir mukavemet. | Open Subtitles | قوه عملاقه تدفعنى لمقاومه الموت |
Adı Darcy. muazzam bir serveti ve Derbyshire'da büyük bir malikanesi varmış. | Open Subtitles | أسمه السيد دارسى وهو ذو ثروة ضخمة بالأضافة الى أملاك فى داربشير |
Ama Afrika sanayisi bir büyümeye başladı mı, muazzam bir potansiyeli var. | TED | ولكن بمجرد أن تبدأ الصناعة الأفريقية في التوسع، فإن الإمكانات ستصبح هائلة. |
Bu, saldırgana muazzam bir avantaj sağlıyor, çünkü savunucu kime karşı mücadele vereceğini bilmiyor. | TED | وهذا يعطي ميزة هائلة للمهاجم، لأن المدافع لا يعرف ضد من عليه ان يقاتل. |
Ve ben sizi orada bırakmak istiyorum, bu ekonominin küresel gelişim için muazzam bir güç olduğunu, ve bunu bu şekilde düşünmemiz gerektiğini söylüyorum. | TED | ولذلك فإني فقط أريد أن أترككم هناك، وأقول أن هذا الاقتصاد هو قوة هائلة للتنمية عالمية وعلينا أن نفكر به بتلك الطريقة |
Biz insanların, iyilik için sıradışı bir potansiyeli var. Fakat aynı zamanda zarar vermek için muazzam bir güce de sahibiz. | TED | نحن البشر لدينا طاقة خارقة لفعل الخير. ولكننا أيضاً نملك قوة هائلة لفعل الشر. |
muazzam bir yıldızın bu şekilde öldüğünü doğru bir biçimde tahmin etti. | Open Subtitles | خمَّنَ بشكلٍ صحيح بأن هذه هي الطريقة التي يموتُ بها نجمٌ ضخم. |
Ve bu alanda daha fazla bireysel yardım için muazzam bir açık var, çünkü devlet bu konuda sorumluluğunu pek de yerine getirmiyor, maalesef ki. | TED | وهناك مجال ضخم للمساعدة الإضافية من القطاع الخاص هنا لأني اخشى ان الحكومة اسقطت الكرة على الكثير من هذه |
Sizin benim gibi insanlar için muazzam bir reçeteli ilaç pazarı var ki eğer düşünürseniz hiç mantıklı değil, çünkü biz bu ilaçları alamayız. | TED | هناك تسويق ضخم لوصفات الأدوية تستهدف أشخاص مثلكم ومثلي، والذي إن فكرتم به ليس له أي معنى أبداً، بما أننا لانستطيع شرائها بلا وصفة. |
Sen daha çok küçükken, Brook Amca'nla muazzam bir balo vermiştik. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرة ,إفتتحت الرقص في حفلة كبيرة مع عمك بروك |
Gittiğin yerden muazzam bir enerji çekilecek ve çok sayıda insan hayatını kaybedecek. | Open Subtitles | كمّية كبيرة من الطاقة ستمتصّ من مكان وصولك. وعدد كبير من الناس سيموتون. |
Ona bu kadar bağlandığına göre muazzam bir gücü olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أنا أتوقع أنه يمتلك قوة كبيرة لأن تثني عليه بهذه الطريقة. |
Yani muazzam bir bilgi kaynağı, ki, dediğim gibi, birçok kişinin ona yapmamasını söylemesine rağmen, çok pahalıydı. | TED | إذاً كم هائل من المعلومات بالرغم، مرة ثانية أن الكثير من الناس أخبروها أن لا تقوم بذلك كان ذلك مكلفاً جداً |
Gerçek araba yarışçılarının yeteneklerine muazzam bir takdir geliştirdik. | TED | قمنا بتطوير تقدير هائل لقدرات سائقي السيارات السباق الرياضية. |
Bu his hem kendinize hem de topluma muazzam bir güven ve sorumluluk aşılıyor. | TED | سيعطي ذلك تعزيزاً هائلاً في المسؤولية في نفسك والمجتمع. |
Size Dr. Masters'ın kap işlemi prosedüründe muazzam bir başarısı olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | واستطيع أنْ أبشركما أنّ الدكتور ماسترز. حقّق نجاحاً هائلاً في إجراء سِدادة الرحم. |
Hükümdarımıza muazzam bir zafer vermiş olurdu. | Open Subtitles | لكانت أعطت نصراً مجيداً لمليكنا |
- ...muazzam bir saat gibidir. | Open Subtitles | مثل ساعه عملاقه |
Baban, bir taburenin üzerinde muazzam bir Noel ağacı süslüyordu. | Open Subtitles | والدك، على السلم، كان يضع الزينة على شجرة ميلاد ضخمة. |