"Son sekiz aydır 1885 yılında mutlu bir şekilde yaşıyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أعيش في سعادة خلال ثماني أشهر في عام 1885. |
mutlu bir şekilde yaşayacağız çocuklar ve Tommy tabiî ki sen de. | Open Subtitles | ماذا بقي لفعله ؟ سأعيش في سعادة بعد كل شيء |
Her şey, filmlerdeki gibi sonsuza dek mutlu bir şekilde mi bitecek? | Open Subtitles | هل سينتهي الأمر كما في الأفلام العيش في سعادة للأبد؟ |
Sana söylenileni yaparsan, ben de mutlu bir şekilde yaşamanız için gerekli olan parayı size sağlarım. | Open Subtitles | , افعل ما أقوله لك و سأحرص أنك و والديك لديكم المال الكافي للعيش بسعادة للأبد |
Belki bu tetiği çekersem hepimiz mutlu bir şekilde yaşarız ya da kanlı bir şekilde ölürüz ya da bunların bir önemi yoktur. | Open Subtitles | ربما إن أمكنني سحب هذا المشغل سنعيش بسعادة للأبد أو ربما نموت بشكلٍ دموي أو ربما الأمر لا يهم |
mutlu bir şekilde. | Open Subtitles | بسعاده |
mutlu bir şekilde. | Open Subtitles | بسعاده. |
Buraya, fikrini değiştirdiğin için mi mutlu bir şekilde geldin? | Open Subtitles | تعود جرياً إلى هنا سعيد بنفسك لأنك غيرت رأيك |
Buraya, fikrini değiştirdiğin için mi mutlu bir şekilde geldin? | Open Subtitles | تعود جرياً إلى هنا سعيد بنفسك لأنك غيرت رأيك |
'Benim adım Anil Singh, bu da benim karım Nandini.' '30.000 rupi maaşımla mutlu bir şekilde yaşıyorduk.' | Open Subtitles | اسمي أنيل سينغ ، وزوجتي ناندني وبراتب 30ألف كنا نعيش حياتنا في سعادة |
Ve işte bu sebepten dolayı seyirciler - sevgili, güzel seyirciler - daima mutlu bir şekilde yaşadılar. | TED | ولهذا، الجمهور -- الجمهور الرائع والجميل -- سيعيش في سعادة أبدية. |
Biliyorum, hiçbir zaman mutlu bir şekilde yaşamayacaksınız. | Open Subtitles | أعرف أنكما لن تعيشا في سعادة أبدية معاً |
Ve herkes bu olaydan beri mutlu bir şekilde yaşıyor. | Open Subtitles | وعاش الجميع في سعادة الى الأبد |
Seni sonsuza kadar mutlu bir şekilde görebiliyorum. | Open Subtitles | يمكنني ان اتخيلك تعيش في سعادة و هناء |
Birlikte mutlu bir şekilde yaşayacaklar. | Open Subtitles | سيعيشان بسعادة للأبد بعد ذلك. |