Böyle manzaraları seyrederken insanların benimle nasıl mutlu olduklarını hayal edebilirsiniz. | TED | يمكنكم تخيل مدى سعادة الناس معي وهم يشاهدون هذا النوع من المشاهد |
Ve onlar nereye gitti? Bunu anlayabilirsek, belki o zaman insanların bununla nasıl bu kadar mutlu olduklarını da anlayabiliriz. | TED | وأين ذهبوا؟ إن فهمنا هذا، يمكننا أن نفهم سعادة الناس بهذا النموذج. |
Eşlik ettiğimiz en mutlu erkekler ve kadınlar 80'li yaşlarında, bedenen daha çok acıları olduğu günler ruhen mutlu olduklarını belirtti. | TED | الأزواج الأكثر سعادة ذكروا في سن 80 أن في الأيام التي عانوا فيها من الألم المادي، مزاجهم بقي سعيدا. |
Annemi gençken sevdiğini... ve çok mutlu olduklarını söyledi. | Open Subtitles | لقد قال أنني أشبه أمي عندما كانت شابة و كانوا سعداء |
Annemi, babamı onları yüzlerini görmeyi, ne kadar mutlu olduklarını onlara ne yaptığımı bilmediklerini düşünerek yaşayacağım. | Open Subtitles | ,ورؤية وجوههم، وكيف كانوا سعداء .لا يعرفون ما الذي فعلت بهم |
Yani erkekler mutlu olduklarını genelde anlamazlar ama sanırım mutluyum. | Open Subtitles | حَسناً، إن الرجال لا يُعْرَفونَ دائماً و هم سعداء لَكنِّي أعتقد ذلك ، و أنت؟ |
Bilirsin, insanlar hep prenseslerin tuvalet giydiğini prenslerle evlendiğini, her zaman iyi göründüklerini ve hep mutlu olduklarını düşünürler. | Open Subtitles | أتدرين .. الناس يعتقدون أن الأميرة ينبغي أن ترتدي تاجاَ |
Bu grafik mutluluğu dikey eksende gösteriyor ve şuradaki çizgi, insanların şu ana odaklandıklarında, yani akılları başka yerde olmadığında, ne kadar mutlu olduklarını gösteriyor. | TED | هذه الرسمة البيانية توضح السعادة على المحور الرأسي، و يمكن أن تروا ، ذلك العمود هنالك يوضح مقدار سعادة الناس عندما يركزون على الحاضر، عندما لا يكون ذهنهم شارداً. |
Aldığımız veri, kraker verildiğinde bebeklerin oldukça mutlu olduklarını ama krakerleri kuklamıza verdiklerinde daha da mutlu olduklarını gösterdi. | TED | البيانات كشفت أن الأطفال كانوا سعداء جداً عندما حصلوا على هذه الكومة من الذهب لأنفسهم ولكنهم كانوا أكثر سعادة عندما قاموا بإعطاء الآخرين البعض منها |
Ancak esasında aynı sonuçları görürsünüz, yani, belli temel bir noktadan sonra, ki minimum yoksulluk sınırından sadece birkaç bin dolar fazlasına denk gelmektedir, maddi durumdaki iyileşme insanların ne kadar mutlu olduklarını etkiler görünmemektedir. | TED | ولكننا نجد نفس النتائج تقريبًا وهي أن بعد نقطة أساسية بعينها تعادل تقريبًا ما يزيد عن المستوى الأدنى للفقر ببضعة آلاف قليلة من الدولارات لا يبدو أن الزيادات في الرفاهية المادية تؤثر على مدى سعادة الناس |
Evet, hoş biri ve bu gerçekten üzücü. Birlikteyken ne kadar mutlu olduklarını hepiniz gördünüz. | Open Subtitles | أجل إنها رائعة و هذا حقا مُحزن، أعني جميعكم رأيتم كم كانوا سعداء سوية |
Yani, babamı çok severim, ama birlikte mutlu olduklarını şimdiye kadar hiç aklıma gelmemişti. | Open Subtitles | أعني ، لأن أنا أحب والدي ، ولكن لم أكن للتو ، فكرت التي كانوا سعداء معا ، |
Lüks harcamaları yok. Bazı insanlar ne kadar mutlu olduklarını anlamazlar, her şeyi batırana kadar. | Open Subtitles | بعض الناس لا يعرفون كم هم سعداء حتى يفقدون كل شيء |
Seni kabul etmekten ne kadar mutlu olduklarını ve beni hiç böyle kabul etmediklerini hatırlattı. | Open Subtitles | يذكرني كم هم سعداء لإعطائك، مالم يعطوني من قبل |
Bilirsin, insanlar hep prenseslerin tuvalet giydiğini prenslerle evlendiğini, her zaman iyi göründüklerini ve hep mutlu olduklarını düşünürler. | Open Subtitles | أتدرين .. الناس يعتقدون أن الأميرة ينبغي أن ترتدي تاجاَ |