Evet, ama parti bir saat önce başladı, ve bende doğal olarak babanın mutluluğundan daha önemli şeylerle meşgul olduğunu zannettim. | Open Subtitles | لذا أفترضت بشكل طبيعي أن هناك أمراً قد طرأ كان أكثر أهمية من سعادة أبيك |
Anneni ayartırken olsun ya da benim dikkatimi dağıtırken başkalarının mutluluğunu hep kendi mutluluğundan öne koyuyorsun. | Open Subtitles | سواء كان ذلك بإرسال أمك لمصالحة زوجها أو العمل على تشتيتي أنت دائماً تضع سعادة الآخرين |
Herkesin mutluluğundan ben mi sorumluyum diyorsun? | Open Subtitles | تقول أنّي مسئولةٌ عن سعادة الجميع؟ |
arkadaşlık mutluluğundan daha mı çok? | Open Subtitles | أكثر من سعادة الصداقة؟ |
Gregory House'un mutluluğundan sorumlu olamam. | Open Subtitles | لا يمكن أن أكون مسؤولاً (عن سعادة (جريجوري هاوس |
Gregory House'un mutluluğundan sorumlu olamam. | Open Subtitles | لا يمكن أن أكون مسؤولاً (عن سعادة (جريجوري هاوس |
Tamam mı? Benim bir ilişkim olmasa da başkalarının mutluluğundan zevk duyuyor ve mutlu oluyorum. ! | Open Subtitles | أستمتع واُقدر سعادة الآخرين سواء كنت في علاقة أو لا, حسنٌ يا (كورتيس) ؟ |
Sürekli Nik'in mutluluğundan söz ediyorsun. | Open Subtitles | -دومًا تتحدث عن سعادة (نيك ). |