ne mutlu ki, ödüle layık görülen neredeyse herkes onu kabul etti. | TED | لحسن الحظ بالنسبة لنا، الجميع تقريبا من الذي عرضت عليه الجائزة يقرر أن يقبل. |
ne mutlu ki, koltuğun herhangi bir şekilde öldürücü akım göndermesini sınırlamıştık. | Open Subtitles | لحسن الحظ , أننا منعنا الكرسي من عدم توصيل أي نوع من الصدمات القاتله |
ne mutlu ki o zamana kadar buradan ayrılmış olacağım. | Open Subtitles | من حسن الحظ أنني لن أعيش بالقرب من هنا وقتها |
ne mutlu ki, ortadan kaldırılması için az önce yetki aldım. | Open Subtitles | أجل، من حسن الحظ أنني سمحت بقتله |
ne mutlu ki yaralanan olmadı. Yani, birileri ölebilirdi. Yani, sen birden... | Open Subtitles | يجب ان نحمد الله لأن لم يصب احد او يمت حتى, احمده |
ne mutlu ki, kader, Dave'in yüzüne gülmek üzereydi... | Open Subtitles | "لحسن حظ (ديف)" "أن القدر أن يتّخذ بعض الخطوات بنفسه" |
ne mutlu ki, arada bir senin gibi hastalar bana bu güzelliği tekrar yaşatıyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ لدي مرضى مثلك بين فينة و الأخرى و الذي يدعونني أعيد اختبار المتعة |
ne mutlu ki meclisi ikna edebildik. | TED | لحسن الحظ, أستطعنا إقناع الكونجرس |
ne mutlu ki kimse egemen olan seçeneği istemedi. | TED | لحسن الحظ لم يرغب أحد بخيار الهيمنة. |
ne mutlu ki sonunda onun da aklı başına geldi ve ondan ayrıldı. | Open Subtitles | لحسن الحظ عادت إلى صوابها وتخلّصت منه. |
ne mutlu ki yaralanan olmadı. Yani, birileri ölebilirdi. Yani, sen birden... | Open Subtitles | يجب ان نحمد الله لأن لم يصب احد او يمت حتى, احمده |
ne mutlu ki, Lila bunu asla öğrenmeyecekti. | Open Subtitles | "لحسن حظ (ليلا)" "لن تعرف أبداً" |