Dünyada neredeyse bütün istihbarat örgütleri tarihteki büyük olayları öngörmede başarısız olmuştur. | Open Subtitles | تقريبا كل الوكالات الاستخباراتية فى العالم فشلت في توقع الأحداث التاريخية الكبرى |
Memleketteki neredeyse bütün adamları kenara atmak bu. | Open Subtitles | هذا يستبعد تقريبا كل الرجل في هذه المقاطعة. |
Ondan sonra basit bir görev verilmesi gerekiyordu ama sonraki görevde emrindeki neredeyse bütün adamları yarım saat içinde kaybetti. | Open Subtitles | يفترض أن يصبح ضابط تعينات بعدذلك،لكن فيمهمتهالتالية... فقد تقريبا جميع رجاله ... بغضون نصف ساعة |
70'lerin neredeyse bütün film yönetmenleri gibi miyim? | Open Subtitles | او تقريبا جميع مخرجي السبعينيات |
Her şeyi kaybettim. neredeyse bütün para. Tanrı benim yasalara uymamı istemiyor. | Open Subtitles | أردت أن أتوقف، لكنني خسرت تقريباً كل شيء كنا نحاول أن نجعله شرعيـاً |
- Evet. neredeyse bütün pencereleri kırmışlar. | Open Subtitles | حطّموا تقريباً كل النوافذ واضطّر عمّي لإبلاغ الشرطة |
Bu olay yüzünden neredeyse bütün ahır kül olacaktı. | Open Subtitles | انفجر ذلك الشيء الحظيرة بالكامل كادت أن تحترق بسبب هذا الشيء |
Bugün neredeyse bütün hücren dağılıyordu. | Open Subtitles | خليتـُـك بالكامل كادت اليوم أن تنهار |
neredeyse bütün erkeklerin buradaki kadınlara karşı ahlaka aykırı davranışları varmış. | Open Subtitles | تقريبا كل الرجال هنا لديهم استدعاء للمحكمة للتصرفات الخليعة مع النساء هنا |
1830'dan önceki neredeyse bütün Amerikan masa saatleri pirinç çok pahalı olduğu için tahta mekanizmaya sahipti çünkü. | Open Subtitles | ليس أقلها بسبب و أنه قبل 1830 تقريبا كل الساعات الرفوف الأمريكية كانت مصنوعة من الخشب لأن النحاس آنذاك جد مُكلّف |
Sanırım New York'taki neredeyse bütün etnik ve ırk gruplarının bazı anlarda kalbi durur, midesi bulanır ve "Lütfen bizden biri olmasın." diye düşünmeye başlarlar. | Open Subtitles | اعتقد ان تقريبا كل الجماعات الإثنيه و العرقية في نيويورك تمر بمثل هذه اللحظات التي يتوقف فيها قلبك و تعتصر معدتك و تتمنى في داخلك و تقول يا إلهي أرجو أن لا نكون نحن |
Vücudundaki neredeyse bütün kemikleri kırdılar. | Open Subtitles | كسر تقريبا كل عظمة في جسمه |
Ondrej şaraplı tavuk yaptığında, neredeyse bütün sosu yemiştin. | Open Subtitles | عندما طبخ (أودري) "كوك أوفين"- أنت أكلت تقريبا كل الصلصة |
neredeyse bütün uydular yörüngeden çıkmış durumda. | Open Subtitles | تقريباً كل الأقمار الإصطناعية قد خرجت عن مسارها |
- neredeyse bütün BlueBell halkı bekleme odasında. | Open Subtitles | أتعلمين تقريباً كل سكان بلوبيل فى غرفة الأنتظار |
Deneyin komik yanı, galaksinin merkezinde süperkütleli bir karadelik olmasının sonuçlarına dair kimi fikirlerimizi sınarken, neredeyse bütün hepsi gözlemlerle uyumsuz çıktı. | TED | و الجزء الممتع في هذه التجربة هو أنه بينما كنا نقوم بامتحان أفكارنا حول نتائج الثقب الأسود العملاق الموجود في مركز مجرتنا تقريباً كل واحد كان متناقضاً مع ما نراه حقاً |