O çantalar yağmurda ağırlaşırdı ve hiçbir şeyden o çantalardan ettiğimiz kadar nefret etmedik. | Open Subtitles | هذه الحموله تزداد ثقلا مع الامطار ولم يكره احدنا اى شىء مثلما كرهنا تلك الحقائب |
Tuhaf olan şu ki, o çantalardan birindeki 5 milyon $ ortadan kayboldu. | Open Subtitles | تعرف الووريد هي اول تلك الحقائب وفيها5 مليون دولار ختفت |
Bak. o çantalardan birini gözünde canlandır ama içinde onluklar ve yirmilikler yerine elmas ve incilerle dolu olduğunu düşün. | Open Subtitles | انظر، تخيّل أحد تلك الحقائب تحفل بالماس والدُرر بدلًا من الدولارات. |
Mesela, bizim şirketin resepsiyonistinin dolu Louis Vuitton çantası var ve şundan eminim ki o çantalardan birinin fiyatı onun aylık maaşından daha fazla. | Open Subtitles | لديها العديد من حقائب "لويس فيتون" وأعلم حقيقة ، رغم أن هذا لايمت لي بصلة أن اخدى تلك الحقائب كلفها راتب شهر كامل |