o bölgeye vurulan darbe, sinirlere ciddi zararlar vermiş olabilir. | Open Subtitles | ضــربة على تلك المنطقة قد تتسبب تلف شديدللأعصاب |
Eğer Garcia o bölgeye yoğunlaşırsa, ...özellikle Libya' ya giren ve Libya' dan çıkan silahlarla, ...izledikleri yolu bulmamız için bir fırsat yakalamış olacağız. | Open Subtitles | اذن ان ركزت غارسيا على تلك المنطقة خاصة الأسلحة القادمة من و إلى ليبيا هناك احتمال جيد أننا سنجد تقاطع لطرقهما |
o bölgeye hiç gitmedik. | Open Subtitles | لم نكُن نتواجد بأى مكان قريب من تلك المنطقة |
Onu tek başıma bulmam imkansız o bölgeye giden tek rehber de sensin. | Open Subtitles | وانت المرشدة الوحيدة التي تذهب لتلك المنطقة |
Yani o bölgeye gönderilen destek kuvvetin işi tehlikeli. | Open Subtitles | فهذا يعني أن وصول الدعم لتلك المنطقة هو مهم |
Çavuş Nelson Marcos'un o bölgeye erişimi vardı. | Open Subtitles | ضابط المعدات " نيلسون ماركو " كان لديه صلاحية لذلك الموقع |
Jerry, hiçbir koşul altında, o bölgeye bir giriş yaptırmam söz konusu değil. | Open Subtitles | لن أقوم تحت أي ظروف... بأي إدخال في تلك المنطقة... |
Dişbudak, sadece o bölgeye özgü değildir. | Open Subtitles | أشجار الدردار ليست قليلة في تلك المنطقة |
Uzun menzilli radarları o bölgeye aktarabilirim, bakalım ne görünecek. | Open Subtitles | -أستطيع توجيه المجسات الفضائية إلى تلك المنطقة |
Dinle, Çavuş Stevens bildiğimiz kadarıyla, o bölgeye döşenen mayınların 40 yıl kadar bir ömrü var ama üretilmelerinden 10 yıl sonra belirli değişkenlere bağlı olarak yüzde 4 oranında bozulma ihtimalleri var. | Open Subtitles | استمع لي، الرقيب ستيفنز، نوع المناجم المنتشرة في تلك المنطقة يمكن أن تبقى نشطة لمدة 40 عاما... ولكن بعد عشر سنوات من الإنتاج، حتى يقولون... |
Dinle, Çavuş Stevens bildiğimiz kadarıyla, o bölgeye döşenen mayınların 40 yıl kadar bir ömrü var ama üretilmelerinden 10 yıl sonra belirli değişkenlere bağlı olarak yüzde 4 oranında bozulma ihtimalleri var. | Open Subtitles | أستمع إليّ أيها الرقيب (ستيفنز)،) أن نوع الألغام المنتشرة في تلك المنطقة يمكنهاأنتبقىفعالةلقرابة40عامًا.. لكن بعد 10 أعوام من الإنتاج، يقولون أن حوالي 4% تفقد مفعولها. |
Abbott'ın o bölgeye giriş kodlarını ele geçirmesi mümkün değildi. | Open Subtitles | الآن، محال أن (أبوت) أمكنه الحصول على تصريح للدخول لتلك المنطقة |
Sahil Güvenlik gemisi buz kırıcı The Healy'yi o bölgeye yönlerdirdik. | Open Subtitles | لقد أعدنا توجيه (حراس الساحل) للهيلكوبتير لذلك الموقع |