CO: Dün beni Washington Sokağı'ndaki o yere gönderdin, şimdi zehirli sarmaşık döküntüsüyle kaplandım. Yani, günlerimiz böyle şeylerle dolu geçti. | TED | كايتريا أونيل: لقد ارسلتني إلى ذلك المكان في شارع واشنطن أمس، والآن فأنا مغطاة باللبلاب السام. هذا هو ما ملأ أيامنا. |
Peder, siz söyleyin. o yere geri dönmek delilik. | Open Subtitles | أبتاه،قل له،أنه من الجنون العودة إلى ذلك المكان |
o yere o kadar uzun zamandır gidiyorum ki, muhtemelen yarın da ayaklarım beni oraya götürür. | Open Subtitles | لقد كنت أداوم على ذلك المكان من وقتٍ طويل من المؤكد أن غداً سأكون بدون غريزة |
Hayır, sana söz verdiğim gibi, sana anlattığım o yere gidiyorduk. | Open Subtitles | كلا، نحن ذاهبان لذلك المكان الذي أخبرتك عنه كما وعـدتـكِ |
o yere geri dönmeyeceğim, o kadar. | Open Subtitles | انا لن اعود الى ذلك المكان نقطة على السطر |
İlanları bastırmak için Union'daki o yere gelecek misin? | Open Subtitles | ستذهبين إلى ذلك المكان في الاتحاد لتقومي بصنع المنشورات ؟ |
gelecek yaz... o yere gelmeyecek. | Open Subtitles | .من المحتمل أن لا يأتي إلى ذلك المكان الصيف القادم |
o yere tekrar gitmemi bekleyemezsin. | Open Subtitles | لا يمكنكِ أن تطلبي مني العودة إلى ذلك المكان |
Seni birkaç haftalığına o yere kaydettirmemi ister misin? | Open Subtitles | هل تريدين أن ادخلكي الى ذلك المكان لبضعة أسابيع ؟ |
Ailen seni o yüzden o yere göndermek istiyor. | Open Subtitles | ولذلك يريد والداك إرسالك إلى ذلك المكان. |
o yere adım atmış olan herkesin ifadesinin alınmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد بياناً عن كل شخص وطأت قدماه ذلك المكان |
Ve neden pompa yaptıklarını o yere yeterince güç ver | Open Subtitles | ولهذا لديهم ما يكفي من القوة في ذلك المكان |
- "ruz" mu? Ben ve Joe, seninle California'daki o yere geliyoruz. | Open Subtitles | أنا و"جو"، سنذهب معك إلى ذلك المكان بـ "كاليفورنيا" |
Keys'deki o yere peşin ödeme yapabiliriz. | Open Subtitles | ربّما نقدم دفعة أوليّة على ذلك المكان في "كييز". |
Yakında o yere taşınacağız. | Open Subtitles | وسف ننتقل إلى ذلك المكان قريباً |
Ne o diğer insana dönüş vardır ne de o yere. | Open Subtitles | لا توجد عودة... لذلك الشخص الآخر... لذلك المكان الآخر... |
Tekrar o yere gidebileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن أنهُ يُمكنني العودة لذلك المكان |
o yere ulaşamayacak. | Open Subtitles | لن تتمكن من الوصول لذلك المكان |
# Rüzgârla git kuzeye, Üç nehrin kavuştuğu o yere # | Open Subtitles | ♪ اذهب شمالا مع الرياح، ♪ ♪ حيث تلتقي الأنهار الثلاثة ♪ |
Hiç, biri sana içinden nasıl çıkabileceğini bilmeden o yere dalma demedi mi Tug? | Open Subtitles | سمعت واحد حول عدم المشي في غرفة حتى تعرف كيف أنت خرجت من هناك، القطر؟ |
Biliyorsun, çok rahat ettiğin ve hiç kimsenin seni bulamayacağı o yere. | Open Subtitles | تهربين إلى المكان الذي تعودتِ عليه إلى ذاك المكان الذي لا يمكن لأحدٍ العثور عليك فيه |