Söyle. Karını acı çekmesine engel olacak kadar seviyor musun? | Open Subtitles | أخبرني هل تحب زوجتك بما يكفي لتوفير عليها المعاناة ؟ |
1986'da gerceklesecek deneylerde mevcut bulunmus olacak kadar yasli biri. | Open Subtitles | شخص كبير بما يكفي ليكون هناك بوقت التجربة في الثمانينات |
Şüpheli katı bir suçlu olacak kadar büyük değil. | Open Subtitles | المشتبه ليس كبيراً كفاية ليكون مجرم قوي. |
Sakın iki dermatologla aynı saunada olacak kadar şanslı olduğumu söylemeyin. | Open Subtitles | لا تخبرني أني محظوظة كفاية لأكون في حمام بخاري مع طبيبين في الأمراض الجلدية. |
Yaşlılık onu yumuşatmıştı ama bunları yaptığım için beni işten atmasına ve mirasından men etmesine engel olacak kadar yumuşatmamıştı. | Open Subtitles | كان قد فقد عقله وهو في ذلك السن ، لكن ليس لدرجة أن يطردني من العمل ويقوم بإبعادي من وصيته |
Hayır, gizli bir kasanın içinde olacak kadar önemli. | Open Subtitles | لا ، إنها مهمة بما يكفي لتكون في صندوق الأسرار |
Bak açık olmak gerekirse, göstermiyor olsam da annen olacak kadar yaşlıyım. | Open Subtitles | بصراحة ، قد لا يبدو عليّ لكنني كبيرة بما يكفي لأكون أمك |
1986'da gerçekleşecek deneylerde mevcut bulunmuş olacak kadar yaşlı biri. | Open Subtitles | شخص كبير بما يكفي ليكون هناك بوقت التجربة في الثمانينات |
Ve her zaman kafanın içinde olacak kadar yakınında olacağım. | Open Subtitles | وسأكون قريبة بما يكفي كي أكون بداخل رأسك طوال الوقت |
Bu taklit etme deneyi, bu ikincil çoğaştıcı deneyi bu insanları öldürmüş olacak kadar tehlikeli olabilir mi? | TED | هل يمكن أن تكون هذه التجربة في المحاكاة هذه التجربة في المُكرِر الثاني خطيرة بما يكفي لتقتل الناس ؟ |
Amerikalı yanım, Nijeryalıların normal gördüğü bu şeyleri yadırgamama neden olacak kadar ilgimi çekti. | TED | وأحسست من جانبي الأمريكي بما يكفي من الغرابة لأنبهر بأشياءٍ يرى معظم النيجيريون أنها طبيعية. |
Tehlikeli olacak kadar adli bilim bilgisine sahip. | Open Subtitles | يعلم بما يكفي عن الطب الشرعي ليكون خطيراً |
Oh, eski bir kocaya sahip olacak kadar yaşlı değilsin. | Open Subtitles | لست كبيرة كفاية ليكون لكِ زوج سابق |
Ama fevri olacak kadar genç değil. | Open Subtitles | لكنه ليس يافعا كفاية ليكون اندفاعيا |
Kendi anahtarına sahip olacak kadar büyük. | Open Subtitles | كبير كفاية ليكون لديك مفتاحك الخاص |
Gün ışığında, makyajım bulaştığında annesi olacak kadar yaşlı olduğumu saklayacak hiçbir şey kalmadı. | Open Subtitles | ...في ضوء النهار، وتلوّث المكياج لم يكن هنالك شيءٌ يخفي أنني كنتُ كبيرة كفاية لأكون أمه |
Niye doktor olacak kadar zeki olduğumu düşünüyorsunuz bilmem ama bende dövüş zekası var. | Open Subtitles | لسبب ما ، أتعتقد أني ذكي كفاية لأكون طبيبا؟ بلى، قبضتيالذكية، بإمكانيالقتال،أنا قوي ... |
Umurumda değil. Yani, umurumda, ama ayrılmamıza neden olacak kadar değil. | Open Subtitles | لا يهمني ، أعني أنه يهمني لكن ليس لدرجة أن نفترق بسببه |
Onun için eğer bu kız Petruchio'ya eş olacak kadar zenginse | Open Subtitles | وبالتالي ، إذا كنت تعرف واحدة غنية بما يكفي لتكون بارتشيو الزوجة -- |
Fakat o hiç bizim hayatımızın parçası olacak kadar uzun kalmadı. | Open Subtitles | لَكنه لم يبقى لمدة كافية ليصبح جزءَ من حياتنا |
Senin yaşında bir oğulu olacak kadar yaşlı görünmediğimi biliyorum ama var. | Open Subtitles | أنا اعلم بأني لا ابدو مسنه بما فيه الكفاية ليكون لدي إبن بعمرك ولكن لدي فعلاً |
Bu harika bir fikir. Aptalca olacak kadar basit. | Open Subtitles | إنها فكرة جميلة إنها بسيطة جدا لدرجة أنها سخيفة |
Yakınlarda olacak kadar şanssız her türlü gezegenin felâketi olacak kadar fazla. | Open Subtitles | إشعاعات كافية للتأثير على أي كوكب تعيس الحظ بما فيه الكفاية ليقترب |